Şimdi size desem ki: Aklınızdan bir sayı tutun, bu sayıyı iki ile çarpın, çıkan sonuca elli ekleyin, sonuçtan yirmi çıkartın, sonucu ikiye bölün, son olarak sonuçtan da otuz çıkarın. Ve sonuç tuttuğunuz sayıyla aynı olacak.
Ne hesap kitap değil mi ama? Peki, sizce ben ne yaptım? Basit bir matematik numarası mı? Yoksa bir illüzyon mu? Tabi ki hayır… Aslında cevabını bildiğim bir soru sordum. Basit yönergelerle sizi yönlendirmeye çalışıp sonunda sanki bir marifet ortaya koymaya çalıştım.
Eğer uyanık, yani gözü açık bir tipseniz siz de benim gayemi anladınız, yaşadığınızın bir zaman kaybı olduğunu düşündünüz.
Ama böyle numaralar hala tutuyor. Bahsettiğim şeyin ise matematik ile alakası yok. Cevaplarını bildikleri gerçeklikler hakkında insanların türlü laf cambazlıklarıyla dönüp dolaşıp aynı noktalara ulaşmaları ve bu sürecin sonunda kendilerinde bir haklılık payı aramaları yok mu, ben bu gibi durumları kesinlikle zaman kaybı olarak değerlendiriyorum.
Amaçsızca yürümenin bile belki spor olarak kabul edildiği, uyumanın dinlenmek için bir gereksinim olduğu şu hayatta bazı insanlar, varlıklar zaman kaybı olmayı başarabiliyor.
Bir işi kimin yapacağının belli olmasına rağmen diğer topluluk üyelerinin de acaba bu işi yapmaya gönülleri olur mu, şeklinde ki bir düşüncenin ardından hani yine o işi zaten en başından yapacağı belli olan kişinin yapması gibi bir durum. Böyle durumlarda ben küçükken babam ‘’Değirmene gidecek eşek belli,’’ derdi hep işte o misal.
Sonucu baştan beli olan yarışlar gibi, şimdi derseniz ki eğer hayat sürprizlerle dolu diye size de saygı duyarım. Ama bazen sürprizlerin olmasına oyunu kuran müsaade etmiyor ne yazık ki.
Şimdi hasılı anlatmak istediklerimi şöyle bir toparlayacak olursak, ben derim ki;
Sonucu belli olan yarışlardan uzak durun,
Cevabı baştan belli olan soruları umursamayın,
Bu soruları soranları kale almayın,
Sürprizlere inanın fakat ihtimal vermeyin,
Zaman sizin en kıymetli hazineniz, harcatmayın,
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim,
Kalın sağlıcakla.