Çanakkale, doğduğum şehir. Şu an Edinburgh’da yaşıyor olsam da aklım, kalbim, düşlerim hâlâ orada. Fakat her dönüşümde içimde bir burukluk oluyor. Toprağı verimli, tarihi köklü, doğası eşsiz bir şehir olmasına rağmen, Çanakkale hak ettiği potansiyele ulaşamıyor.
Tarım, Turizm ve Tarih, bu şehrin altın anahtarı, ana taşıyıcı kolonu; ancak bu üç başlığın sürdürülebilirliği konusunda, planlı ve vizyoner bir yaklaşım göremiyoruz. Üniversite ise ne yazık ki üretim süreçlerine yeterince katılamıyor; belki de buna yeterince izin verilmiyor. Oysa bu günün dünyasında gelişmek için eğitim, üretim ve katılım iç içe geçmeli.
VERiMLi TOPRAKLAR YORGUN ÇiFTÇiLER
Çanakkale’nin tarımsal mirası güçlüdür. Ezine'nin peyniri, Bayramiç'in elması, beyazı, zeytini, Lapseki'nin kirazı, Umurbey’in şeftalisi, Kalkım’ın çileği, Çanakkale’nin domatesi, Bozcaadanın üzümü ve bölgenin şarapları; Türkiye'nin dört bir yanında bilinir ama bu miras doğru yönlendirilmiyor. Tarımda hala geleneksel yöntemler kullanılıyor, üretici dijitalleşmeden uzak, kooperatifler zayıf, markalaşma yok denecek kadar az. Destek derseniz o hiç yok.
Üniversitenin ziraat fakülteleri, tarım teknolojileri bölümleri bu sorunlara çözüm üretmeli. Çiftçiyle birlikte çalışmalı, tarlaya inmeli, uygulamalı projeler yürütmeli. Gençler sadece akademik bilgiyle değil, sahada deneyimle de yetişmeli. Yarının Ziraat mühendisleri toprakla tanışmalı. Kırsalda üretim yapana üniversite desteği şart.
TURiZMi MEVSiMDEN KURTARMALIYIZ
Çanakkale'nin tarihsel zenginliği dünyaya mal olmuş durumda. Troya, Assos, Parion, Kaz Dağları, Gelibolu gibi eşsiz destinasyonlara sahibiz; ancak turizm, hâlâ yaz aylarına sıkışıp kalmış. Bu sürdürülebilir değil. Geçmişin izlerini sürerek, verileri okuyarak şehrin turizmini geliştirmek mümkün.
Turizmi dört mevsime yaymak, alternatif turizm modellerini teşvik etmek şart. Agro-Turizm, Eko-Turizm (rant kapısı olma hayalinden kurtarılmış gerçekliğinde) kültür rotaları, köy pansiyonculuğu gibi alanlarda yeni politikalar geliştirilmeli. Üniversite burada da devreye girmeli. Turizm Fakültesi, yerel yönetimle iş birliği içinde sürdürülebilir destinasyon planlamaları yapmalı. Öğrenciler teoride öğrendiklerini sahada uygulamalı. Olması gereken bu. Turizm Fakültesini sahada görmek, üretkenliğini şehrin turizmine yansıtmak noktasında çekimser buluyorum. Fitil ateşlenmeli ve şehrin kaynakları alevlendirilmeli.
ÜNİVERSiTE KENDiNi ŞEHiRLi HiSSETMiYOR
ÇOMÜ, Çanakkale için çok büyük bir güç. Ancak bu güç, yeterince harekete geçmiş değil. Üniversite öğrencisiyle, akademisyeniyle, uzmanlık alanlarıyla şehirle bütünleşmeli. Bilgiyi şehre taşımalı, çözüm ortağı olmalı; sorumluluk almalı ve eğrisini-doğrusunu paylaşmalı.
Tarımda üreticiye danışmanlık yapmalı, turizmde içerik üretmeli, sosyal projelerle kentin gelişimine katkı sunmalı. Teknoloji Transfer Ofisi aktif çalışmalı. Genç girişimciler desteklenmeli. Dijital tarım, akıllı turizm gibi alanlarda prototipler, mobil uygulamalar, pazarlama stratejileri geliştirilmeli.
Çomü’nün elinde Dardanos Yerleşkesi ve Üvecik Köyündeki muazzam arazi var. Üretim aşamasından pazarlama aşamasına gelinceye kadar örnek çalışmalar yapıyor mu bilmiyorum ama daha önce okumuştum; keçi ve koyan yetiştiriyordu Üniversite.
Ben hiç duymuyorum Ziraat Fakültesinin Zootekni Bölümü ne yapıyor, ne üretiyor, çiftçi ile nasıl bir iletişim kuruyor. Kurmuyorsa, üretime katılmıyorsa o zaman üzerine gitmemiz gereken Üniversite yönetimleridir.
Üniversitenin elinde tarım ve hayvancılık yapılabilecek; hatta üretime ve hasada dayalı turizm geliştirilebilir; hatta geliştirilmelidir. Bugün gelinen noktada Eceabat şarap üssü konumundadır. Dünya ile yarışan kalitede şaraplar üretiliyor. Bir dönem Üniversite de şarap üretmişti. Keza Bozcaada son yıllarda şarap konusunda büyük adımlar attı. Bütün bu gelişen sektör disipline edilerek parçalar birleştirilir ve yepyeni alanlar yaratabiliriz.
DiJiTAL GÖRÜNÜRMÜK ŞART
Bugünün dünyasında arama motorlarında görünmeyen bir değer, yok gibidir. Çanakkale’nin ürünleri, destinasyonları, otelleri, işletmeleri arandığında dijitalde güçlü bir şekilde yer almalı. "Bozcaada Butik Otel", “Çanakkale Zeytinyağı”, “Bayramiç Elması”, “Ezine Peyniri” gibi aramalarda ilk sıralarda çıkmak artık bir lüks değil, zorunluluk.
Üniversite burada da devreye girmeli. SEO odaklı içerikler üretmeli, yerel üreticilere dijital pazarlama eğitimi vermeli, sosyal medya yönetimi konusunda destek olmalı. Gençlerin dijital yetkinlikleri kırsal kalkınmaya yönlendirilmeli.
Tarım ve Hayvancılık yapan çiftçilerin yaş ortalaması plan dahilinde mutlaka düşürülmeli ve Baba-Oğul-Kız zinciri kopmadan geleneksel üretim öğrenilmeli. Bu desteklenmeli ki; tarım yaşı 60-65’lerden 30’lu yaşlara inebilsin. Bunu çok önemsiyorum, Çanakkale şehir disiplini ile bu planı uygulayabilir.
ÜRETEN, KATILAN, UMUT VEREN BiR ÇANAKKALE MÜMKÜN
Ben bu yazıyı yazarken, doğduğum şehre olan özlemimi, zamansız gelgitlerimi ve umudumu aynı anda taşıyorum. Çanakkale değişebilir, gelişebilir. Tarımda, turizmde, eğitimde doğru adımlar atılırsa, bu şehir ülkemize örnek olabilir. Üniversite, şehrin vitrini değil; kalbi olmalı. Öğrenciler sadece gelip gitmemeli; üretmeli, iz bırakmalı.
Çünkü üretmek hayal değil.