Çanakkale, tarihin en dramatik sayfalarına sahne olmuş, binlerce vatan evladının toprağa düştüğü ve aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşuna vesile olmuş destansı bir şehir.
Zamansız ayrılıkların ve kahramanlıkların iç içe geçtiği bu kutsal topraklar, Mustafa Kemal Atatürk'ün de tarih sahnesine ilk büyük adımını attığı yer.
ÇANAKKALE VE ATATÜRK
Çanakkale Savaşları, 1915 yılında Osmanlı Devleti’nin Çanakkale Boğazı’nda tarihin en büyük savunmalarından birini gerçekleştirdiği, Türk milletinin bağımsızlık için verdiği mücadeleyi dünyaya gösterdiği destansı bir zafer.
İngiliz ve Fransız donanmalarının barbarca saldırıları, karada ise Anzak ve müttefik kuvvetlerinin çıkarmalarıyla süren bu mücadelede, Türk askerinin azmi ve fedakârlığı dünyaya örnek olmuştur. Bu süreçte, Anafartalar ve Conkbayırı Zaferleri ile öne çıkan bir lider vardı: Mustafa Kemal.
Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915’te Arıburnu’nda gösterdiği cesaret ve askeri dehası, 10 Ağustos 1915’te Conkbayırı’nda düşman kuvvetlerine karşı kazandığı zafer, onun ilerleyen yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olarak anılmasını sağlayan en önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. O günlerde söylediği “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” sözü, Çanakkale Zaferi'nin ruhunu özetleyen en güçlü ifadelerden biridir.
ÇANAKKALE ZAFERİ VE TÜRK MİLLETİNE BIRAKTIĞI MİRAS
Çanakkale Zaferi, yalnızca bir savaşın adı değil; aynı zamanda vatan sevgisinin, fedakârlığın ve milli birlik bilincinin timsalidir. Burada toprağa düşen her asker, bu toprakları vatan yapan birer kahramandır. Çanakkale’de kazanılan zafer, sadece Osmanlı Devleti’ni değil, aynı zamanda bağımsızlık mücadelesi verecek olan Türk milletini de ayakta tutan en büyük moral kaynağı olmuştur.
Bu zafer, Atatürk’ün ilerleyen yıllarda Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemesinde ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasında en önemli tecrübelerinden biri olmuş Çanakkale’den aldığı ilhamla Kurtuluş Savaşı’na önderlik eden Atatürk, bu topraklarda milletin kaderini değiştiren ilk büyük başarısını kazanmıştır.
Çanakkale, zamansız ayrılıkların şehri olarak tarih sayfalarında yerini alırken, Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri ve siyasi dehasının şekillendiği bir döneme de ev sahipliği yapmıştır. Bu kutsal topraklar, yalnızca geçmişi değil, geleceği de aydınlatan bir meşale olarak bizlere düşen en büyük emanettir. Bugün, Çanakkale Zaferi’ne baktığımızda, sadece bir savaşın izlerini değil; bir milletin dirilişini, Atatürk’ün liderliğini ve bağımsızlık ruhunun ölümsüzlüğünü de görürüz.
Çanakkale Zaferi, tarihimizde unutulmaz bir yer edindiği gibi aynı zamanda Atatürk’ün askeri dehasını dünyaya kanıtladığı en önemli olaylardan biridir. Bu büyük zaferin anısını yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak, hepimizin sorumluluğudur.
Onlar Ki; arkalarındaki sevgililerini, eşlerini, annelerini ve babalarını bırakıp Çanakkale'nin savaş kızıllığına yürüdüler. Kimi nişanlısının gülmesini son kez hatırlayarak, kimi annesinin duasını taşıyarak.
Ama hepsi aynı bilinçle adım attı; bu vatan için ölmek de yaşamak kadar şerefliydi. Genç yaşta toprağa düşen gencecik ana kuzuları, sadece bir savaş değil bir milletin ruhunu da sonsuzluğa taşıdılar.
Çanakkale, yalnızca kaybedilen hayatların değil, kazanılan bir ulusun da hikâyesidir.
Uzaklarda bir Çanakkaleli olarak tabi benim de.