Yaşadığımız hayatın üçte ikisini bir işte çalışarak geçiriyoruz. Kalan üçte birinden ne anladık? Ömrümüz sadece temel ihtiyaçlarımızı karşılamayla geçti. Belki hobilerimiz olacaktı, kendimize ayırdığımız zamanı doya doya yaşayacaktık. Hayatı daha çok sevecek ve yaşamaya daha sıkı sarılacaktık. Daha çok seyahat edip daha çok yer keşfedecektik. Bütün bunlar için hala geç değil, en azından ucundan da olsa yakalaya biliriz belki hayatın tadını. Bizlerin yaşayamadığı tadı da, gelecek nesillere tatsız bir miras olarak bırakmayalım.
Birilerinin bizler adına attığı adımları, verdiği kararları anlayabiliriz. Kendi kendimize konuşmayla sınırlı kalırsak demokrasinin içine de dahil olamayız. Belediye başkanı adaylarının seçimle belirlenmemesi zira demokrasinin kötü örneği. Ülkemizde siyaset gündemi ön planda ve her yerde. Siyasilerin böyle kötü örneklerle gündemimizde olması sadece bugünü tehlikeye sokmuyor, bu yaşananların yarına da etkisi var. Haksız yere yapılan insan kayırmaları, gruplaşmalarla gelen çatışmaları, birilerinin işi dönsün diye yapılan ihale adı altında kazandırılan servetleri... Hangi ahlak çerçevesinde açıklayacağız?
Dedemin yaptığı işleri, kazançları ve birikimini anlatması masal gibi gelirdi. Y kuşağı olarak büyüklerimin anlattığı ve yaşadığı olaylara hakim olarak büyüdüm. Şimdi ben torunuma ne anlatacağım? Anlatmaya nereden başlayacağım?
Vatanına hizmet aşkıyla yanıp tutuşanlar, vatandaşlarını asgari ücrete mahkum ettiler. Yetmedi emekliye asgari ücretin altında bir oran vererek geçinmesi beklendi. Temel ihtiyaçlarımızdan bile özel tüketim vergisi alındı. Çiftçilik yapan aileler çeşitli politikalarla köylerinden tarlalarından uzaklaştırıldı. Torpillerle kayırılanlar, geldikleri makamlarla kendi başarılarıymış gibi hava attılar. Eğitim kurumları ve sağlık hizmetleri şirketleşti. Daha bir sürü şey söylenebilir. Bu olayların gözümüze sokularak gerçekleşmesi hafızamızda kötü birer masal oluyordu. Her zaman kötü kalpli kral, kötü insanların yarattığı bir ilizyon oluyordu.
İyi haftalar.