Merhaba Sevgili Okur,
Bu hafta okulların açılması dönemi gelince sizlerle çocuklarımız hakkında fikirler paylaşmak istedim. Her ebeveyn tahmin ediyorum ki iyi huylu, kendi olabilen çocuklar yetiştirmek adına çaba sarf ediyor. Bazıları istediği şekilde ilerleyebiliyor, bazıları kendisini yetememiş görüyor bazıları ise çok başarısız değerlendiriyor kendini. O ya da bu şekilde çocuklar mevzu bahis olunca bence çaba gösteren her ebeveyn değerli benim gözümde.
Evet, çocuk yetiştirmek zor ve meşakkatli. Başarılı ya da başarısız ölçütü ise kime göre neye göre. Belli bir kıstas yok. Çaba harcamak ise en değerlisi. Dikkat edilmesi gereken tek nokta bence kendi olabilen çocuklar yetiştirebilmek de.
Kendi olabilen çocuk yetiştirme konusunu da yine bir çocuk kitabı üzerinden açıklamak isterim sizlere. Çok öncelerde okuduğum ve güncelliği bende kendini kaybetmemiş olan “Dolu Botlar” kitabı. Dolu Botlar kitabı yazarı ve çizeri Leila Brient olup Fransızca’dan sevgili Gülüş Türkmen’in çevirisi ile dilimize kazandırılıp, Sincap Kitap aracılığıyla raflarda yerini almıştır.
Baş kahramanımız “Can” isimli çocuğa anne ve babasının kırmızı, kocaman botlar almasıyla başlayan bir hikâye. Ve Can’a büyük gelen botunun içine annesinin, babasının, dedesinin ve ninesinin gün içerisinde “lazım olur” düşüncesi ile kendilerine göre misket, topaç, ip, yara bandı, çikolata, pasta, defter, kalem, silgi vb. eşyaları doldurmasıyla devam etmekte. Ve sonunda bu eşyaların Can’da oluşturduğu ağırlık, Can’ın hoplaya zıplaya oyun oynayıp anın tadını çıkarmasını engelleyen koca bir sorun. Can’ın bu durumdan sıkılması ve kendi olarak o mükemmel cevabı “Ehh! Botuma Kadar Geldi.” Kitapta aslında bir çocuğun cesaret gösterip büyüklerin ona yüklediği yüklerden kurtulmasını ve kendi isteğini yaşamasını okuyoruz.
Dolu botları yazarken yazar aslında “bot” ve “içine konulan nesneleri” günlük hayattaki nesnelerden seçip metafor gibi kullanarak biz yetişkinlere seslenmektedir. Kendi kaygı, üzüntü, neşe ve hayallerimizi çocuklarımıza yüklememize değiniliyor.
Çocuklarımız bizim yaşayamadıklarımızı yaşar ya da bizim kaygılarımızdan etkilenip kendilerini engeller ve kısıtlarlarsa kendileri olamazlar ki. Bu şartlar da kendi olabilen bireyler yetiştirmemizde mümkün olmayacaktır. İşte tam da bu nokta da bu kitap biz yetişkinlere resimlerle ve hikayesinin içeriğiyle “YAPMAYIN” diyor.
Sizce de ,kendi olabilen çocuklar yetiştirmek bu şekilde olmaz mı?
Kendi olabilen çocuklar yetiştirebilmek ve çocuklarımızın iç seslerine kulak verebilmek ümidiyle.
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ