Merhaba Sevgili Okur;
Bu haftaya “görüntüsü yok, sesi var” demekle başlamak istedim. İlk bakışta göremediğiniz ama baktığınızda içinde deryalar, denizler barındıran kitaplarla geldim. Evet bazılarınız bildi belki de…
Sessiz kitaplar bazı yerlerde sözsüz, yazısız, sözcüksüz olarak geçen aslında kelimesi olmasa da içinde birçok sesi barındıran kitaplar.
Sessiz kitapların en önemli özelliği sessiz kitaplarda nereden geldiğinin ya da hangi dili konuştuğunun önemi yoktur! Önemli olan, aynı hikâyeyi paylaşabileceğini bilmektir. Yazılan dili bilmiyorsun diye o hikâyeden mahrum kalmamak, o hikâyenin içeriğini kendine göre yazmak ve o şekilde sunmak.
İşte, o yüzden sessiz kitaplar için aynı zamanda “bu kitabın yazarı sensin” denir. Birçok kitap alışverişlerimde ailelerin kitap seçimlerinde kulak misafiri olduğum sohbetlerde “Onda yazı bile yok. Gel biz başka bakalım. Hikayesi olmayan kitabı ne yapacaksın?” gibi söylemler duyuyorum. Bu noktada aklıma “nerede kaldı yaratıcılık, nerede kaldı birlikte kendi hikayene dalma fikirleri” soruları geliyor.
Sessiz kitaplara karşı çekimser davranma halini ebeveynlerin yanı sıra öğretmenlerimiz arasında da görmüyor değiliz tabii ki. Okurlarda bir geri çekilme, başkasının onlar için hazırladığı metinlere bağlı kalarak tek düze gitme isteği oluyor genelde. Hepsinin yeri çok ayrı, fakat sessiz kitapların çocukların özellikle dil gelişiminde sağlayacağı faydaları saymakla bitiremeyiz. Ya da bir tatilde farklı bir ülkeden gelmiş bir çocukla bağ kurmanın en iyi yolu olduğunu unutmamalıyız. Aynı resme bakıp bir şeyler anlatabilme ve paylaşma anları. O yüzden Charlie Chaplin’nin çok sevdiğim bir sözü tam da buraya çok uyuyor sevgili okurlar: “Konuşursam beni sadece İngilizce bilenler anlayacak ama sessiz bir filmi herkes anlayabilir ve dünya Amerika’dan ibaret değil!” Sessiz kitaplarda Charlie Chaplin’in dediği gibi tek bir dilde hitap ederse yalnızca o dili bilen insanlar onu anlayacak oysa sessiz olması onu tüm Dünya’ya anlattıracak. Dünya sadece tek bir ülkeden ibaret değil ve tüm dünya çocukları her kitaba sınırsız ulaşabilme hakkına sahip olmalı. Çocuk kitaplarının evrensel olması bir nevi bunu da karşılıyor aslında.
Peki neden uzak duruyoruz? Noktasında tek bir cevap oluyor sanırım. “Nasıl kullanacağımızı tam olarak bilmiyoruz”. Çocukların hayal gücü kadar geniş olmayan yetişkin hayal gücü sessiz kitaplarda nasıl bir kurgu oluşturacağı konusunda tıkanıyor ve çocuklarına bu tarz kitapları okumaktan ebeveynler çekinip, kaygılanıyorlar. Büyüdükçe körelmeye başlayan yaratıcılık özelliğimizi yeniden devreye sokmak için aslında güzel bir seçenek olduğunu bilmek gerekir. Ebeveynlerin çocuklarıyla kurdukları ilişkilerde sessiz kitapların dili onlara birçok gizemli dünyayı açabilir. Orada birlikte yazacakları hikâye çocuğun içinde gizli kalmış noktaları ortaya çıkarabilir. Anlatmadığı bir olayı dile getirme şansı yaratabilir. Birlikte daha eğlenceli vakit geçirilebilirsiniz.
Öğretmenlerimiz içinde aynı durum söz konusudur. Bazen zorlandıkları için tercih etmeyebilirler ama bunun birçok yöntemleri vardır. O yöntemler kullanılarak sessiz kitaplar sınıflarımızda aktifleştirilebilir. P4C uygulamalarında da özellikle sessiz kitaplarla yaptığımız çalışmaların daha etkin soruşturma örnekleri oluşturduğunu belirtmek isterim. Şekillenmeden tamamen resme bağlı özgür bir şekilde yapılan değerlendirmeler daha açık ve net farkındalıklar yaratıp, kavramları daha kolay bulmalarına yardımcı olmaktadır.
Bu haftaya özgü birkaç sessiz kitap örneği vermem gerekirse, Edam yayıncılıktan “Sivri Ha Gayret… Kurşun Kalem Ha gayret...”, Redhouse Kidz’den Vanessa’nın Yanındayım, Meav Yayıncılıktan “Ver Elini.Sessiz kitaplarınızın sesi olun ve sizde çocuklarınızla birer yazar olabileceğinizi unutmayın.
Sevgilerimle
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ