Merhaba Sevgili Okur;
Geçen hafta sizlere “kendinizi bir değerle ifade etseniz bu ne olurdu?” diye sormuştum. Çünkü gün geçmiyor ki değerlerin anlamını ve önemini daha güçlü hissediyoruz. Bu hafta da “çocuklarımıza sahip olduğumuz bu değerleri nasıl aktarıyoruz?” kısmına değinmek istiyorum.
Az ya da çok hepimizin sahip olduğu bazı değerler var. Bu değerler aslına bakarsanız uzaktan bir göz olarak çocuklarımıza baktığımızda çok net kendini gösteriyor. Bir olay yaşanıyor, yetişkin iyi ya da kötü bir tepki gösteriyor. Aradan zaman geçiyor, aynı olay başka bir yerde başka bir zaman yaşanıyor ve çocuk ol olaya aynı sizin gibi tepki gösteriyor.
Belki bağırıp, öfkeleniyor, belki öfkesine hâkim olup nezaketle işi çözmeye çalışıyor, belki de hiç oralı olmayıp sessiz sedasız uzaklaşıyor. Ambiyane tabirle, eskilerin çokça söylediği gibi “armut dibine düşüyor”.
Yakın zamanda yaptığımız dost sohbetlerinde çocukların duyduklarından ve gördüklerinden bizlerin farkında olmadan nasıl etkilendiklerini konuştuk. Mesela kapımıza bir komşu geliyor ve bizden bir fincan un istiyor. Bizde de sadece bize yetecek kadar var olan unu söylemek yerine “aaa, bizde de kalmadı” şeklinde yanıtlıyor, kalan unu kullanıyoruz. Evde kalan o son fincan unu kullandığımızı gören çocuğumuz durumu fark ediyor ve kafasında “evde un vardı ama annem yok dedi. Annem var olan bir şeye yok dedi” demek ki bu durumlarda böyle yapılıyor diyerek kafasında yalan söylemeyi kodluyor. Peki, “neden aslında var ama şu an için bana da lazım ve ancak bana yetecek kadar var demek yerine ayıp olur düşüncesi ile yalana yöneliyoruz?” Sahip olmamız gereken doğru söylemek değerini kaybedip yerine yalan olarak nitelendirilen olumsuz karşılığı uyguluyor çocuklarımıza da yanlış rol model oluyoruz.
Sevgili ebeveynler çocuklar en iyi gözlem yoluyla öğrenirler. Söylediklerimizden çok yaptıklarımıza odaklanırlar ve onlarda iz bırakan davranışlar bizim olaylara olan tepkilerimiz ve davranışlarımızdır. Dolayısıyla vermek istediğimiz bir değeri “çocuğum, bu böyledir ve şu şöyledir” şeklinde anlatmak yerine hayatın içinde yaşarken davranışlarımızla aktarmaya çalışmalıyız. Mesela “büyüklere saygı” sizin için önemli bir değerse sizden büyükler hakkında konuşurken söylemlerinize dikkat etmeli, arkalarından saygısızca sözler sarf etmemeliyiz. Sizden büyük bir komşunuzla sizin görüşünüze uygun olmayan bir olay geliştiğini düşünün: ona bağırarak, sen ne anlarsın ki devir değişti diye söylemek yerine onu anladığımızı ifade eden ama dönemin geliştiğini ve yapılmak istenenin teknoloji kullanımı ile daha kolay olabileceğini anlatarak saygımızı göstermeliyiz. Çocuklarımız bu davranışlarla nazik olmayı, sorunları çözmeyi, olaylar karşısında kendi fikrine ters giden bir şeyleri inatlaşmadan halletmeyi öğrenirken birçok değere de sahip olacaklarını unutmamalıyız.
Kısacası sevgili ebeveynler pencereye ne koyarsanız tencerede o yemek pişer. Ne olsun istiyorsanız malzemeyi ona göre hazırlamalısınız. Olumlu davranışların yüklenmesi ve topluma yararlı, faydalı bireyler yetişmesini istiyorsak değerler eğitiminin önce ailede başladığını ve temellerinin sağlam atılması gerektiğini lütfen unutmayalım.
Bu hafta sizlere Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan “Bayan Moli’nin Görgü Okulu” kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Sevgiyle kalın.
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ