Merhaba Sevgili Okur;
Son günlerde üzerinde bolca düşündüğüm bir konuda yazmak istedim bu hafta sizlere. “Açıklık” konusu.
Çocuklarımıza ya da öğrencilerimize açık olmamız gerektiğine dair söylemlerde bulunduğumuz ama yetişkinlikte kendimizin yeterince yapamadığı ya da yapmadığı bir konu. Aslında temeline indikçe belki de “hayır diyememek” kavramına varıyor ki, bu konuda da çok başarılı olduğumuzu söyleyemem.
Açık olduğunda kırıcı olmaktan korkup kendini yoran ya da üzen insanlar oldukça fazla etrafımızda. Yapmak istemediğimiz, görüşmek istemediğimiz birine bunu söylemek ama kırmadan veya dökmeden bunu yapmak karşı taraf tarafından neden olumsuz algılanıp yargılamaya müsaade ediyor düşünmek gerek.
Temele indiğimizde yetiştirildiğimiz değer kavramlarına işaret eden bir konu olduğunu görüyoruz. “Ayıp olur, uygun olmaz” gibi söylemler ile aslında yapmak istemediğimizi yapan, söyleyeceklerinden vazgeçen anlar, bizleri zorlayan durumlar yaşamak durumunda bırakıyor. Güzel bir söylemle, açık olunan durumlar daha samimi ve daha olumlu etkilerle hayatımızı güzelleştirecek iken bu durumdan kaçınmamız nedendir?
Ülke olarak toplum yapımıza baktığımızda yetiştiriliş şeklimizin bu durumlara sebep olduğunu görebiliriz. Kendimiz için yaşamaktan ziyade çevre ne der diye yaşamaktan vazgeçip kendimizin de kıymetli ve değerli olduğunu görmek, yapmak istemediklerimiz ya da görüşmek istemediklerimiz için açık olmanın kaba olmadığını bilmek gerekir.
Söylemlerimiz ile yaptıklarımızın uyumlu olmadığı durumlarda çocuklarımızın kafalarında da karışıklığa sebep olacağımızı unutmamalıyız. Çocuklar duyduklarından ziyade gördükleri üzerinden alışkanlık edindikleri için kazanılmasını istedikleri davranışları sergilemelilerdir.
Çocuklarımız bir şeyi direk söylediklerinde onları söylememeleri için bastırmamalıyız. Ama söylem şekli konusunda kendilerine örnek olmak da gerektiğini unutmamalıyız. Açık olmak ile kaba olmak arasındaki ince çizgiyi ayırt etmek gerekir. Tatlı dille söylenen bir cevap kimseyi üzmez, mutsuz da etmez. Herkes kendi içerisinde yaşamak istediği anı yaşayıp kendini yormamış olur.
“Açık olmak” konusunda aslında karşımıza çıkan bir başka kavramda “alınganlık” sanırım. Açık olunduğu zaman karşı tarafın bu duruma alınganlık göstermesi açık olan tarafı da yorabilir. Kafasını meşgul eder ve açık olduğu için pişmanlık hissedebilir. Çocuklarımızın da bu şekilde büyümemeleri, kaygılar içerisinde olmaması için kabalık yapmadan açık olunmasını ve açık olunduğunda ayıp olmayacağı fikrini davranışlarımızla vermek gerekir.
Yolumuza rehber olacak çocuk kitaplarından MSE yayınevinden çıkan “Ahtapot Pol’ün Hikayesi”, Çınar Yayınlarından çıkan “Alıngan Nalan”, İthaki Yayınlarından çıkan “Hoppala Cumbala Tumbala, Bütün Hayırlar Buraya!” kitapları okumanızı tavsiye ederim.
Açık olduğumuz ama kırıcı olmadığımız güzel bir hafta dilerim sevgili okurlar.
Sevgilerimle,
Çocuk Kitabı Yazarı Işık SARAÇ