İstanbul sallandıkça Çanakkale kıpırdanıyor. Ama depremden değil, fiyatlardan. Son İstanbul depremiyle birlikte birden gözler, hiç sarsılmayan ama bolca yeşili, bolca oksijeni ve huzuruyla nam salmış Çanakkale köylerine çevriliyor. Arada şehrimizde sallanıyor, bilginiz olsun.
Eskiden "bizim dayının tarlası var Gelibolu' da, ama ne işimize yarayacak ki?" denilen yerler şimdi "müstakil ev yaparız, internet de çekiyormuş" diye konuşuluyor. Tabi her yerde aynı hizmet yok. Telefonun çekmediği, internetin bağlanmadığı, elektrik direklerinin yerlerde gezindiği köyler de var. "Evden çalışırım, oh mis gibi de temiz havada yaşarım." derseniz, yanıla da bilirsiniz.
Köylerde, zamanında 20 bin TL’ye satılamayan arsalar, şimdilerde 500 bin TL’den kapı açıyor. Fiyatı duyunca önce deprem değil de bize fiyat geçiren emlakçılar titredi galiba diyorsunuz.
Peki ya merkez ne alemde?
Çanakkale merkezde kira fiyatları, İstanbul' a taş çıkartmasa da artık "taşra fiyatı" olmaktan çok uzak. 3+1 evler 20-30 bin bandına dayanmış durumda. 1+1' ler bile asgari ücretle yarışıyor. Ev sahibi olmak, Mars' a gitmek kadar uzak değil belki ama set çekilmiş: bir ayağın köyde, öbürü beton torbasında.
Arsa var, para var (belki), peki ya inşaat?
Evinizi yapmaya kalkarsanız, karşınıza çıkan inşaat maliyeti sizi duvar örmeden yıldırabilir. Beton fiyatı, demir fiyatı, işçilik derken “keşke barakada yaşasam” noktasına geliyorsunuz. Bugün 100 m² bir evin maliyeti ortalama 2,5 - 3 milyon TL civarında. Tabii “ben ucuz yaparım” diyen müteahhitlere denk gelirseniz, bir de onun maliyeti var: gece uykusuzluk, gündüz telefonda "usta bugün de gelmedi" dramı.
Peki şimdi ne olacak?
Çanakkale' nin köyleri artık sadece yazlıkçılara değil, yeni bir hayat kurmak isteyenlere de göz kırpıyor. Ama bu ani talep artışıyla birlikte yerel halk, yıllardır yaşadığı toprağında kiracı olma riskiyle karşı karşıya. Sosyal konut projeleri, yerel kooperatifler ve akılcı şehir planlaması şart. Yoksa bir sabah uyanırız, Çanakkale artık İstanbul' un arka bahçesi olmuş.
Ama biz yine de umudu elden bırakmayalım. Belki bir gün, "arsa fiyatları eski haline döndü" haberini de yazarız. O gün gelene kadar da köy kahvesinde çay içerken, "biz bu arsayı 90' larda almıştık, kimse yüzüne bakmazdı" anılarını dinlemeye devam.
İyi haftalar.