Yeryüzünün zenginliğinden payımıza düşen kısmına şükür duaları ediyoruz. Maneviyatımız için bu yeterli olmuyor tabi. Fetih edalarıyla dış politikayı, başarılı bir zafer olarak iç politikamıza servis ediyoruz. Peki içimiz dışımız bir mi?
Çelişkili anlatımlar, kafamızı karıştırmaya ve anksiyetemizin zirve yapmasına sebep olmuyor mu?
Mesela, senin yaptığın işi senden çok da ucuza yapacak birileri her zaman var. Üstelik bu topraklarda doğmayan, büyümeyen birileri...
Yeni yıl temennisi olarak, "ben daha yüksek maaş almalıyım" demek yerine başkası daha düşük maaş alsın demek tam bu toplumun karakterini yansıtıyor. Başkasıyla kıyaslama yapmak, maalesef kendimize değer katmıyor.
1800 lü yılların sonlarından 1920 lere kadar bütün büyük devletlerde büyük işçi hareketleriyle, o günün geçim standartlarına göre hesaplanarak oluşturulmuş bir ücrettir, asgari ücret. İnsanın onuruyla yaşaması için gereken minimum maaşı takip ediyorlar ve ara ara güncelliyorlardı. Bunu enflasyona bağlamak isteyen yasalar çıkarılmaya çalışılsa bile bu genelde var olan bir norm değildir. Her sene enflasyon yüzünden maaş artışı almak Türkiye gibi enflasyona alışmış ekonomilerde görülen bir durumdur.
"Nerede enflasyon zammım, neden tek maaşla kocaman ev alıp ailemi geçindiremiyorum?" derseniz çözümü çok yanlış yerlerde arıyoruz demektir. Kendi kendimize yetemeyen bir toplum olmaya ne zaman alıştık?
1980 sonrası trickle-down teorisi (damlama) ile ekonomi programı yapanların adaletsizliğini yaşıyoruz. Bu teori en üst tabaka ile en alt tabakayı ele almıştır. Çünkü en üst tabaka taklit edebileceği kimse olmadığı için sürekli yenilik yapmak zorundadır. En alt tabakada kendilerini taklit edecek kimse olmadığı için taklitçi sınıf durumundadırlar. Ortadaki grubu harekete geçiren, motive eden taklitçilik mi, yenilikçilik mi belli olmadığı için hareketlerini tahlil etmek mümkün değildir. Görüldüğü gibi bu teori modanın üst tabakalarından alt tabakalara doğru süzülerek yayıldığını açıklayan bir teoridir. Zengin daha da zenginleşir, yolsuzluk ve adaletsizlik tavan yapar, orta sınıf yok olur, fakirler de zenginin sadakası ve çöpüne tabi olur. Vergi adaletsizliği de bu teoride daha belirgin bir biçimde ortaya çıkmış olur. Üst tabakadan alınan düşük vergi ile alt tabakanın kurtulacağına inanan bir sistem. Alt tabaka sadece işçi olmalıdır ve daha fazla vergi vermelidir.
"Komşuda pişer bize de düşer." diyerek yaşamak mı dualarımız?
İyi haftalar.
İyi yıllar.