Küçük kuşların büyük yaraları olur. Ben, yani insan evladı olarak ben, ne kadar küçülürsem evrendeki hacmim bir o kadar büyük oluyordu. Kendimizi fazla önemsemiyor muyuz? Yine de önemseyelim ama yozlaşarak olmasın bu durum. İnsanın kendisi olabilmesi, vicdanıyla hesaplaşma yapabilmesi her baba yiğidin harcı değil elbette. Neticede sosyal canlılarız. Birbirimize benzemek, tek tip düşünce geliştirip dayatmak genlerimize kadar işlemiş. Popüler kültürün dayatmalarından kopmak, ister istemez zor bir süreç oluyor.
İnsan ne yazık ki çevresine uyum sağlayabilen değil çevresini kendine uydurmaya çalışan bir canlı haline geliyor. Kendisi dışında yaşayan canlıları işine yarar sağlayan, sağlamayan olarak sınıflandırabiliyor.
Yirmi sene önce yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu' nda hayvanların kısırlaştırılması, aşılanması, rehabilite edilmesi ve kayıt altına alındıktan sonra alındıkları ortama bırakılması öngörülüyordu. Fakat bu kanunla bir yol alınamadı ya da hiç uygulanmadı. Uygulanıyor gibi yapıldığına da şahit olduk. Yirmi senenin sonunda tüm kabahati sokak hayvanlarına atmak kolayımıza geldi de diyebiliriz. Çözüm önerileri sunulurken en ilkel yöntemin tercih edilmesi vicdansızlık değil de nedir?
Kanun yirmi senedir her yeri kapsıyor, uygulamanın inisiyatife bırakılması, gerekli denetimlerin yapılmaması başlı başına kamu düzenini bozan bir durum oluşturmuyor mu? Demek istediğim, "kısırlaştırma yaptık işte olmadı" diye bir şey yok, yapmadılar. Bir sürü belediyede kısırlaştırma merkezi bile kurulmamış. Yapan yerde durum iyi. Yapmayanlarda topladıkları sokak hayvanlarından kurtulma derdinde. Dört yıl önce falan köylere toplu atılan hayvanlarla ilgili bir barınakla görüşmüştüm. "Hangi birini uyutalım." dediler. Ormanda hayatta nasıl kalacak peki bu canlılar? Uyutulmaktan kurtulmaları da yaşamak için şanslı oldukları anlamına gelmiyor bu durumda. Köy yollarında her sapakta geçecek arabaların onlara yiyecek vermesini bekliyorlar. Kalabalıklaşırlarsa üstünlük sağlama savaşına giriyor ve birbirlerini öldürebiliyorlar.
Kısırlaştırma neden devlet politikası haline getirilmiyor? Yerel belediyeleri yıpratmak mı amaç?
Hayvanseverlerin de devlet bütçesine katkısının unutulmaması gerekiyor. Aldığımız mamaların yüzde yirmisini devlete vergi olarak veriyoruz. Mama fabrikaları hem istihdam yaratıp hemde vergi veriyor. Mamaları tatmadığımız için içinde ne olduğunuda bilemiyoruz. Fabrikaların can dost müşterileri de her zaman memnun.
Doğa, her zaman, bir şekilde verdiğini geri alıyor.
İyi haftalar.