"Bu işte bir iş var." diye düşünüyorum.
"Hangi iş o iş?" derseniz. Fani dünya meseleleri diyebilirim. Biraz genel bir yaklaşım bu tabi. Tek tek kepenk kapatan esnafın işinde de bir iş var. Üstelik kent merkezinin hareketlendiği, bu dönemde işlerin bekleneni karşılamaması pahalılığın hayatımıza etkisinin kanıtıdır. Esnafın da bir yıl daha dayanacak gücü yok, demek ki!
Hazır olana dağ dayanmıyor, elden gelen de aş olmuyor.
Bankalara borcu olmayan yok. Bu işte de bir iş var. İkinci el araç alırken bankalar üzerinden satış işlemi tamamlanacakmış. Komisyonlar vatandaştan bankaya aktarılması, zorunlu bir duruma getiriliyor.
Yeterki borcunu ödemeye karar ver. Her yolunu gösteriyorlar. Kart borçların için yapılandırma teklif ederek senden daha fazlasını ödemeni istiyor.
Ne iş tutarsan tut, kendini döndürecek olan işi yürütmen zorlaştı. Büyük firmalar istisna durumda tabi. Küçük işletmeler için tehlike çanları çalıyor. Üvey vatandaş durumuna düşürülmek insana dokunmuyor da değil hani.
Çözülmesi gereken bir sürü açık varken sadece erken seçim olmalı demekte doğru gelmiyor. Diyelim erken seçime gidildi. Kime, ne için oy vermeliyiz? Bundan sonrası için hayat bizler için nasıl olacak? Vatandaş yarınının nasıl olacağını hayal etmek istiyor. Umut tacirliğine gündemi bırakmadan gerçeklerin konuşulmasına ve hatta planlanmasına ihtiyacımız var. Projeleri konuşalım, birlikte yaşadığımız, doyduğumuz coğrafyanın avantajlarından hep birlikte faydalanalım.
Suç ve ceza denkleminde de eksiklerimiz olduğu ortada. Herkes kendi adaletini sağlamaya çalışıyor. Sisteme güvenmeyip, yasal açıkları kullanarak, adalet algısına yeni tanım kazandırmaya çalışmak, korkunç sonuçlar ortaya çıkaran insanlar var. Karakolun önünde kendi kendine hesaplaşmaya çalışan vatandaşların adalet konusuna bakış açısında kamuoyu oluşturmaya çalışması, diğer insanlara da kötü örnek oluşturuyor. Bireysel silahlanmanın artması hepimizin tehlike altında yaşamasına sebep oluyor.
İyi haftalar.