Sosyal medya girdabında, her konunun peşinden -ister istemez- giderek, kötü haber tiryakisi olduk. Evet, bu tarz haberlerin artık bağımlısıyız. Şuan da neler kötü gidiyor, merak içinde takip etmeye odaklanıyoruz. Herkes sorumluluğunu yerine getirse belki de bu kadar çok acı veren olay başımıza gelmeyecek.
Adeta felaket sendromuna kapılmışız. Aslında her şeyin farkındayız ama başımız baş değil. Rutinimiz ise sosyal medyada sayfa güncellemek. Ülkemizde ki ortam, her saniye sayfalarımızı güncellememiz gerektiğini iyice öğretti.
Uzun saatler kötü haber okumaktan nedense zevk alıyoruz. Her yeni haber bildiriminde "bu sefer ne oldu" diye merak edip açıyoruz.
"Bugün bir şey olacak gibi hissediyorum." sanrısına neden olan anksiyete ataklarımızın sonunda "Kötü bir şeyler oluyor." haberinin verildiğini duymak rahatlık yaratıyor.
Bunun sonucunda bulunduğumuz ortam; maddi, manevi ve milli açılardan patlamanın eşiğinde gelip gidiyor. Yetmiyor, felaketleri kendi elimizle bile isteye de yaşatıyoruz. Doğru bir muhalefet geliştirememenin acısını saldırganlığa başvurarak çıkarmaya uğraşıyoruz. Her türden milliyetçilik ve cemaatçilik artık diğerini yok etmek üzere saldırganlaştı. Bütün bunlar olurken hükümetin sürekli sosyal imkanları daha da kısıtlayıcı yasalar çıkarması, terörle mücadele yasası adı altında yıllar öncesine dönüldüğü, yanı başımızda bir işgal vakası olduğu ve birinin daha beklendiğini, ülkemizde hayali kurulan ve yanı başımızda başlanılan nükleer silahlanma telaşını ve daha bir ton yeni mesele... Ülkedeki genel atmosferin ve güç dengelerinin insanları tetikledikleri yerin ne olduğu açıkça görülebilirse bolca şiddet, nefret ve güce tapıcılık ortaya çıkacak ve yaşananlara bakakalmamız normal bir gündelik alışkanlık haline gelmiş olacaktır.
Çevremizde veya dünyada yaşanan gelişmelerin iyi veya kötü farkında olmak, yetişkin ve bilinçli olmanın mühim bir parçasıdır. Fakat bu anlamda dengeyi tutturabilmek daha iyi hissetmemize ve akıl sağlığımızı korumamıza yardımcı olabilir.
Seçimlerimizin, çoğunluk nezdinde takdiri de bu olsa gerek...
İyi haftalar.