‘Hiç bir şey son bulmaz sadece dönüşür’ diye okuduğumu hatırlıyorum. Bir yerde. Zamanın ruhuna da işaret eden bir deyiş gibi. Buradan bakıldığında hiç bir yenilik ve ya “ilerleme” geçekleşmiyor da insan geliştiğini sanıyor gibi...
Güç zehirlenmeleri, liyakatsizlikler, tutuklu, sokak, istismar, hak, adalet, entrika, mağduriyet, linç, biber, gaz, trol, algı vs... gibi kelimelerden yüzlercesi aklımda dolaşıp duruyorken, obsesyonlarımı, ruh sağlığımı kendime sağaltım yaparak normalleştirmeye çalışırken sabah oldu. Ve her şey yerli yerinde.
Yeni dönem zamane gençlerinin (özellikle başına harf konmuş kuşak adı kullanmadım. Kategorileştirme ve bir çok sistem projelerinden sıkılıp bıkalı epey oldu çünkü) Bıkkınlık ve tekerrürden kaynaklı her şeyi dalgaya alma tutumlarını anlayabiliyorum.
Yağmur yağdı. Sabah saatleri ve her yer mis gibi bahar kokuyor. Sekiz yaşındaki arkadaşımla yürüyüş yapıyoruz. Hayallerinde yurt dışında yaşamak ve gelecek planları var. İçimden bizi burada bırakıp gitmek mi istiyorsun diye geçirip gücenirken onun adına, hayalleri var diye sevinsem mi yoksa kendim ve memleketim adıma üzülsem mi bilemedim.
Baktın her şey tahammül edilemez haldeyse ya dalgaya vurursun ya da dünyanın başka bir yerinde hayat kurabilme hayalleri kurarsın. Yaşın epey ilerlemiş ve yeni bir yabancı hayatı kaldıramayacak denli yorgunsan ve dahi kimi rutin alışkanlıkların ve çevren kemikleşmişse kuracağın hayal, bir köye yerleşip bir çiftlik yapıp kendine yetecek münzevi bir hayattır.
Bahar sesleri iyiden iyiye kulaklarımızda. Bahar demek umut demek. Sarı, uzun saçlı, yeşil gözlü, sımsıcak bakan bir kız adı demek. Bir de hepimizin kendi sorumlukları var. İnsan önce kendini düşünür. Yani hepimiz biraz benciliz. Bu biraz da gerekli gibidir. Sonra insan yakın çevresine bakar. “O da güzel olsun” der. Gene kendi bencilliği... çünkü bilir ki yakın çevresi mutlu değilse kendisi de olamaz. Anlık hazlar Endorfin hormonuyla ilgili kalıcı mutluluklar dopaminle ilgilidir. Bu da dostlarla olur. (İnsan, bir şeyler, hiç de iç açıcı değilken mutlu olmak isterse vicdanı sızlamalı mı)
Ne diyorduk. Yakın çevre... Sonra bakarsın memleketine. O, güzel olmazsa hiç bir şeyin anlamı yoktur. O güzel değilse diğer tüm şeyler nasıl güzel olabilir ki?
“Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir” diyen dizeler dolaştı sonra gözümün önünde. (Mendilimde kan sesleri...) al işte tutunmaya, doğrulmaya sebep bir mısra. Tıpkı şerham şerham çiçek yüklü bir bahar dalı gibi. Öyle bir bahar dalı ki çoktan yeşermiş. Hem de meyveye dönmüş.