Yüz yıllardan beri bilimin konusu; hep, dış dünyadır. Evreni tanımak dünyayı tanımak...Bilimin konusu nadiren insan olmuştur. Dış dünyayı ele geçirmek, domestike etmek için uğraşır durur insan oğlu...Homeros'un Odisiyasındaki, Odiseus’u taşıyan gemi bir türlü karaya çıkmadı gitti. Neyse o farklı bir yazının konusu.
Geçtiğimiz asırlarda, Nietzsche, Dostoyevski, Freud, gibi sanatçı ve bilim insanları insanın bizzat kendisini ve onun gizli, gizil iç dünyasını konu alır. İnsan diğer nesleler gibi durağan olmayıp dış etkilerle değişir. Yaşadıklarından, yaşamadıklarından, anlatılanlardan, ortamından...
Bu üç bilim insanı ve sanatçı işledikleri konu itibari ile sistem dışıdır. İnsanında sisteme uymadığını söylerler. İnsan günümüzde sisteme uymaya zorlanır. Bazı düşünürler buna ‘homoekonomikus’ diyor. Bu insan tipi; maddi yarar, çıkar, menfaat, büyüme vs. uğruna mücadele eder. Fakat aşkın olan insan, zaman zaman bu tipe uymaz ve yararının aksine davranabilir. Dostoyevski’nin romanlarında bunu sık görürüz. Kişiliği, var oluşu, onuru belki egosu öne çıkar. Tarih, inandığı uğruna, ölümü dahi göze alan bilgelerle doludur.
Bilimin konusu nadiren insan olmuştur dedik ya. Einstein ile bu durum zorlanmıştır biraz. Görelilik, dolanıklılık, kuantum vs. Derken çok boyutlu bir evrende, tek boyutlu düşünmenin insanı anlamaya yetmeyeceği anlaşıldı.
Tüm bunları neden mi yazdım? Belki ödün vermeyip pervasızca yalnız kalmayı ve anlaşılmamayı göze alarak sergilediğim tavrıma gerekçe arayışımdandır. Bir başka sebep de şu olabilir: Aşkın bir ihtimaller okyanusu olan, muhteşem ve sonsuz bir potansiyele sahip olduğu halde küçük menfaatleri söz konusu olduğunda; Ortaya koyduğunuz, en açık gerçeklere bile sırt çevirip küçülebilmesinin sebebini anlamaya çalışmamdır.
İnandıklarımı bazen ulu orta, yerli yersiz, kimin menfaati ne gibi zarar görür demeden öylece söyleyiveririm. Amacım elbette kimseyi incitmek değil. İnandığım ve söylediğim şey, ya da tespit karşısında insanların menfaatleri karşısında, objektif tavır alabileceklerini görmek istemem. Buna olan inancım. Nesnel karar veremiyorlarsa eksikliklerini hissetmem sonuçta. Kaldı ki dostlara; zırhsız, güvenli, ve yalın olunabilir. Çok şey beklediğimi düşünmüyorum.
Bu kadar da olsun.... öyle değil mi? Hoşça kalın.