Bir çok düşünür ve yazar bunu sormuş. Hepsi de kendince bir şeyler demiş. Genel geçer, belirli bir şeyler tespit etmek istemişler. Parçası olduğumuz, belirsiz kozmos zora sokar insanı her dem. Oysa insan olmanın sırrı da tam da bu belirsizliğe katlanabilmekte yatar.
****
Homer, Odiseus'un maceralarında metaforik olarak insanın doğayla olan mücadelesini ve onu nasıl alt edebileceğini anlatır. Sonunda epey alt edildi doğa. Alt edildi de ne oldu... Acaba Anadolulu Homeros bu günleri görseydi ne derdi? Ben her zaman Anadolu’daki rapsot(halk ozanı) geleneğinin Homeros’tan geldiğini ve ta o zamandan başladığını düşünürüm. Hele dünyanın başka bir yerinde böyle bir gelenek olmadığını düşünecek olursak...Neyse bu başka bir yazının konusu...
İnsan ne ile mi yaşar? Günümüzde her şeyin net bir açıklaması olmayacağını, kişi kadar görüş ve inisiyatifin olacağını artık biliyoruz. “ Bir şeylerin ayarı olmalı kardeşim, bu kadar da ucu açık olmaz ki. Kışı başına görüş daha da neler...”
Politik doğruculuğu ve postmodernizmi bir yana koyacak olursak. Kişi sayısına göre inisiyatif neden mi olmalı? İhtimalleri teke düşürüp tek bir nokta da mutabakat yapmak sistem ve kurumların işine ve kolayına gelse de; olası sonsuz olanaklar denizini tek bir olasılığa indiriyor. Buradan da başka bir yazının konusu olan kuantuma oradan da çift yarık deneyine falan gideriz.
Ne ile mi yaşanır? Bilmem...ama her şeyin insan için yaratıldığı ve onun emrine verildiği söylemi artık geçerliğini yitirdi. Ayrıca parçası olduğumuz büyüklüğü göz ardı eden bencil bir görüş.
Bu sabah uyandım. Benim iki kumru gene penceremde afacanca boyunlarını uzatarak bu sabahki bulgurlarını istiyorlar. Sonra annemin kahvaltısını hazırladım. En sevdiğim yazardan bir kaç sayfa okudum. Balkondan aşağı baktım. Canhıraş kaçışan iki kedi... ‘ne oluyor’ demeye kalmadan arkalarında iki kız çocuğu...kendiliğinden yüzüme yayılan gülümsemeyi özlediğimi anladım. Sonra ilk gençliğimden bir aşk hikayesi geldi aklıma. Ona eşlikçi bir film müziği durur mu? Moğollar’dan kırık bir aşk hikayesi... Eşimin bana ördüğü rengarenk hırkanın her bir motifine ne demeli? Hayatta hakkı ödenmeyecek şeyler de var. Sevdiğim bir arkadaşımla haberleştik. Özleştik buluşalım deyip kavilleştik. O anda kitaplığıma baktım. Bir doğum günü hediyemle içi gün ışığında metalik prusya mavisi parlayan damatlık saatim yan yana duruyordu. Sonra sekiz yıllık sekiz yaşında olan arkadaşım Orfe'nin tatilden döneceği geldi aklıma. Sevindim. Ona sürprizler hazırlamıştım. Nasıl sevinip de boynuma sarılacağını hayal ettim. İçim sevinçle, huzurla doldu. Hayatın güzelliği ve onu yaşamaya değer yapan şeyler bunlardan başkası olamazdı. Kim ne ile yaşar bilemem. Ama hayatımızdaki kıymetleri fark etmeli ve kıymet vermeli. Kalın sağlıcakla...