Yine en güzel kordon sabahlarından birindesin en güneşlisinden. Beyaz salyalar azalmış mı? denizin dibi mi görünür yoksa çok uzakta bir
Yakınlık mı... Hadi diyelim her yer su yeşili. Olmazsa turkuaz. O da olmadı mı, cam göbeği zümrüt yeşilini bizzat hayal ederiz. Bak. Kumlu midyeleriyle her zamanki yerinde gene midyecin. Canlı balık tezgahında ölü balıklar... Buğu mu var denizde uzaklar neden daha uzak? Hadi gene Turuva atının yanındayız. Bu şehirliysek bir kez bile burada fotoğrafımız olmaz. Bu kentli olmanın belirtisi... Bu saatlerini hep severiz bu mevsimin. Hele nisan yağmurları çoğaldıysa... Ne karşılasın şimdi seni? Her zaman uğradığın o yerdeki sevdiğin o, garson mu? Gölgesi, karşı kıyıda büyümüş bir yağmur kuşu mu?
Buradayız ya aylardan sonra. Şimdi sen bize yağmuru anlat. Yok, öyle şemsiyeli, ıslak kaldırımlı, hızlı adımlarla uzaklaşanları filan değil. Yağmuru... damlaların şiirini, akşam vaktiyse evine ekmek yetiştiren evsizi, erken gelen yağmurla birlikte dökülen mor salkımlara üzülen esnafı, şemsiyesini unutan bir biletçinin telaşını, bir cenazede, çamurlu toprak nasıl atılırsa gömüye oradan başla istersen. İstersen hiç başlama. Evet hiç başlama...
Yağmur kuşu mu dedin? Hep batık gemiler üstünde uçar. Kimi zaman daldırır kanadını istavritlerin olduğu yerlere, uçan balıklara dua eder, solungaçlarından hayat üfler gibi...
Bazen de hiç bir şey olmamış gibi bir gazete geçer eline. Gazetede hiç bir şey olmamıştır. İyi ki bir dağ başında ve havadis arar halde değilim. Yoksa pembe bir ülkede, harikalar diyarında, her zaman çay saati halinde masada bekliyor sanacağım kendimi neredeyse. Bu, muhatabı için utanç verici olmalı. Yok saymak...Hadi anladık yandaşlığa mecburiyetin var. Yok saymak da nesi. Kayırdığın kişiler, olanları serimlemekle destek vermeyi ayırt mı edemiyor. Basın kartın neden var. Neredeyse her aracın üstünde görebileceğimiz çakarlar gibi giriş ve geçiş üstünlüğün olsun diye mi? Yeni nesil buna “cringe”(kirinç) diyor. Yani, başkası adına utanmak. Bir basın organı nasıl olur da kendisi inanmasa dahi (kaldı ki basın tarafsızlığı olmalı) sayılamayacak kadar çok insanın fikrini, tutumunu, maruziyetini, görüşünü yok sayar. Menfaati onu gerektirdiği zaman mı? Büyük evi ablukada olduğu zaman mı? Bu ara da büyük ev ablukada Turgut Uyarın bir şiiridir. Bir çok yeni diskura mensup kişinin sandığı gibi marjinal müzik gurubu furyasına uyan gurup adlarından biri değil. Neyse bu başka bir yazının konusu olmalı. Objektif bazı görüşler duyma, okuma, dinleme umudu bu kadar da uzaklarda bir hayal olmamalı. Güzel ülkem ve yurttaşlarım daha iyisine layık. Haksız mıyım. Ne dersiniz...