“Lodos bir annedir bu şehirde kar yağınca.
Üşümesinler diye balıklar
örter denizin üstünü boylu boyunca. Sonra martılar gelir güneş doğunca.
Sen gelirsin, şefkatli ellerin... akşam olunca.”
Kısa bir şiiri paylaşmak istedim bu güzel hafta sonunda. Boğazdan gemiler geçiyor. Kılavuz kaptandan selam var. Her şeyi olduğu ve göründüğü gibi yazınca bile şiir gibi...
Çok güzel, müstesna bir şehirde yaşıyoruz. Çok katmanlı bir şehirde...Homeros da buralardaydı, M. Ali laga da, Ece Ayhan da...
“Müstefilün bir gemi geçer gözlerinden” dizesini hatırlarım Attila İlhan’ın. Müstefil kalıbı divan edebiyatındaki en uzun kalıplardan biri olduğundan, uzunca bir gemi geçer
gözlerinden demek istemiş şair belli ki. Ama tüm bir anlam dururken kendine edebiyatçı diyen bir başkası “müstefilün” ne demek diye sorunca; şairin cevabı anladığınız gibi küfürlü olmuş. Ee biraz da haklı gibi san ki.
O uzun gemiler bıkıp usanmadan her gün gelip geçerler boğazdan. suyun altında kopan kızılca kıyametten habersiz. “Dalgalar renkli kurdele gibi yosunlar taşır kıyıya. Birer birer saçlarına taksam, adak ağacı etsem, deniz kızı yapsam seni”
Bakın gene şiir gibi oldu.
Feridun Düzağaç’ın şarkılarında da kalbin içinden gemiler geçer, unutulmuş bir adanın açıklarında batmış gemiler, yaslı limanlar vardır. Buralarda yaşarsanız bu göreceğiniz imgeler kaçınılmaz.
Hellespont’tan kim bilir ne gemiler gelip geçti. Kimileri geçemedi. Yıllardır boğazın karanlık sularında balıklara yuva olmuş bekler dururlar.
Resimlerimde kağıttan gemiler gezer bazen. Umudun kırılgan simgesi olarak kullanırım onları. Minik tulumuyla, sarı çizmeleriyle, duru dalgalardan ürkek bir sumru gibi kaçan küçük bir çocuğun onu yüzdürmeye çalıştığını hayal ederim. Görüyorsunuz ya nereye baksam imge, nereye baksam şiir, nereye baksam resim. Şehri gezmek, görmek, imgeleri yakalamak şart. Sizde kendinizi tüm bunlardan uzak bırakıp mahrum etmeyin. Hoşça kalın
Sahip olduklarımızın farkına varmamız, bazen durup düşünmemiz için muhteşem bir yazı olmuş. Teşekkürler.