Siyaset yapma iddiasında olanlar şunu bilmelidir; siyaset yalnızca kuralların, onların veya idealist söylemlerin alanı değildir. Güç oyunlarının sahnelendiği alana giriyorsan perde arkasında her zaman bir kuklacı vardır ve etkisi dışarıdaki bilginin gücüyle bir strateji zinciri içerir.
Siyasette güç ve ayak oyunlarının gerekliliği hem kaçınılmazdır hem karmaşıktır. Oyun kurucu, rakiplerini saf dışında bırakmak için stratejilerden tutun da dost düşmanların planlarına kadar pek çok unsur, bu oyunların bir parçasıdır.
Süreçte kişisel çekişmeler, çıkar çatışmaları ve kurnaz planlar, siyasetin vazgeçilmez unsurları olarak ortaya çıkar. Siyaset yapan veya yapmak isteyen her muhterem bunu bilir ve içinde de bu duygu vardır. Yok diyene inanmam; siyasi yalan olarak bakarım.
Siyaset bir arena..
Arenada kazananlar ve kaybedenler her zaman olmuştur ve bundan sonra da olacaktır. Bazıları oyun kurucu olmak isterken bazıları pozisyonunu korumak ister; kimi zaman da yancılık arzular. Her ne olursa olsun siyaset merhamet ve vefayı ne yazık ki; sevmiyor.
Güçlü siyasi aktörlerin en büyük yanılgısı tarih boyunca yancılarının pozisyonlarını korumak için yavşayarak gerçekliğin yalın halini kaçırmasıdır. Kazanmak evet kazanmaktır ama kazandıktan sonra asıl mücadeleyi kazanmak daha önemlidir..
Siyasetçi, maçı kazandıktan sonra kamuoyunun yeteneklerini küçümseyebiliyor; işte en büyük yanılgısı da burada başlıyor. Aşırı güven siyasette yalnızlık ve kibir getirir, gücün etkisini karşılıksız bırakır.
Güç mutlaka çok iyi yönetilmeli ve dozunda kullanılmalıdır. Hiçbir zaman hoyratça harcanarak etkisi yorulmamalı, deforme olmasına izin verilmemeli..
Kaybedenler..
Aah ah..kaybetmek her zaman can sıkıcıdır. Hep hak etmediğimizi düşünürüz; hatta bana bu yapılır mı düşüncesinin beynimizi kemirmesine izin veririz..
Öyle değil mi ?
Kaybetmek bazen kazanmak gibidir. Seni diri tutar, kaybettiğin pozisyonu kazanmak için daha çok çalışman gerektiğini bilirsin. Kaybetmek sahneden çekilmek anlamına gelmez. Hele ki; kaybettiğin koşullarda vefa, merhamet arıyorsan yanlış yerdesindir..
Kayıplara çoğu zaman kayıpmış gibi bakarsak, çok kıymetli olan deneyimi küçümsemiş oluruz. Düşüş anında alınan dersler insanı daha güçlü hale getirebilir; ancak bu süreçler aynı zamanda duygusal ve psikolojik dayanıklılık gerektirir..
Yenilgiyi hazmedemeyen aktöler geri dönüş çabası içinde planlar yaparken farkında olmadan veya doğrunun o olduğuna inanarak geçmişteki hatalarını tekrarlar. Hatalardan kurtulmak için her zaman hazım en iyi çözümdür..
Hazmetmek bedenimize ve duygularımıza iyi gelir.. psikolfizyolojik değişime izin ver rahatla..
Siyaset, insan davranışlarının en karmaşık yanlarını açığa çıkaran bir alandır. Güç, çıkar ve strateji üzerine kurulu bu dünyada insani erdemler olan merhamet genellikle romantik bir ideal olarak kalır. Bunun temel nedeni, siyasetin bireylerin bireysel duygularından ve bağlılıklarından çok kollektif çıkarlar ve güç dengeleriyle şekilleniyor olmasıdır..
Siyasette ve hayattaki vefa durumuna bir parantez açayım..
Vefa genellikle siyasette ve hayatta bir slogan olarak duyulur dersem çok mu acımasız olur. Olsun ama durum tam da bu, hayatımızda çok az yeri var..
Neden mi ?
Birkaç cümle ile özetlemek istiyorum..
Dostluklar, ortaklıklar ve ittifaklar, birlikte yol yürümekler çoğu zaman - belki de her zaman demeliyim – karşılıklı fayda üzerine kurulur. Ortak çıkarların sona erdiği yerde, vefa da genellikle unutulur. Koşullar değişince çıkarlarda değişebilir..
Hayat bunu bize süreç içinde öğretir; o nedenle kasmak ve duygularını yormak yerine anlamaya çalışmak en doğrusudur. Bunu da aşmanın tek yolu empati yapmaktır. Sen olsan nasıl davranırdın, cebinden vefa mı çıkarırdın yoksa yolunu mu açardın..
Vefanın olmadığı her alan sert gerçekler içerir. Politik arena bu alanlardan biridir çünkü siyasetin temel motivasyonu bireysel ya da grup olarak gücü elde etmek ve korumaktır. Bu süreçte geçmişin sadakatleri veya kişisel bağların kaybı gözlenir..
Oyun kurucular koşullara göre vefayı zayıflık olarak algılayabilir ve gücü korumak için beklenmedik aksiyon alabilir..
Bütün bu gerçeklere rağmen siyasette merhamet ve vefa tamamen yok denilemez. Bazı oyun kurucular bu erdemleri bir strateji olarak kullanmayı başarabilir. Toplumun bakış açısına sahip bir oyun kurucunun vefa göstermesi, etrafındaki insanların güvenini ve uzun vadeli sadakatini sağlayabileceği gibi koşullara göre olumsuz etki de yaratabilir..
Bütün olup – bitenin yanında erdem gibi görünen vefa, dostluk, merhamet ve ortaklık gücün ve mücadelenin gölgesinde kalabilir çünkü siyasetin parçaları, bireysel duygulardan ziyade pragmatizm ve sonuçtaki hesaplarla şekillenir..
Bodoslama hamleler yukarıda sözünü ettim; kamuoyunun yeteneklerini küçümsemektir. Emin ol kamuoyunun ilgisini çekmek ve karşılık bulmak istiyorsan onların yeteneklerine saygı duy, önemse ve mutlaka dinle..
Madem başlıkta aforizma dedik; birkaç tane attıralım şuraya da belki CHP aktörlerinin kulağına küpe olur ve sen ben kavgasından sıyrılıp fikirsel tartışma ortamı yaratırlar, siyaset üretirler..ve tabiki çok belirgin olmasa da yazının içinde özel olarak vurgu yapmaya çalıştığım toplumun yeteneklerine kulak versinler..
1. Değişim rüzgarları esebilir, ama CHP'nin pusulası her zaman halkı gösterir.
2. CHP, yalnızca tarih yazmaz; aynı zamanda o tarihin vicdanıdır.
3. Cumhuriyetin ruhu, CHP'nin iradesinde yaşar.
4. CHP, yalnızca bir geçmiş değil, aynı zamanda daha adil bir geleceğin sözüdür.
5. CHP, halkın sesi olduğunda, sessizlerin çığlığı olur.
Meraklısına:
Öğüt veren, yol gösteren, ahkam kesen yazı yazmayı hiç sevmem. Haddim olmayarak galiba bu kez biraz öğüt verdim.
Bu yazıyı CHP’nin Çanakkale’de yaşadığı sidik yarışı üzerine yazdım. Kazanmış görünen ve kaybetmiş duygusuyla gerilen CHP sahnesinin oyuncularına yanılgılarını ve kazanımlarını farklı bir dille anlatmaya çalıştım..
Ne diyor şair;
sen bana bakma ben senin baktığın yönde olurum..
İyi haftalar..