Çanakkale; özgür bir şehir. Kimse kimseye karışmıyor, isteyen istediği gibi yaşıyor; hatta bağımsız bir hayat sürdüğümüzü söyleyebiliriz.
Peki gerçekte ne kadar özgürüz ?
Mesela; çöpümüzü geri dönüşüm kutularına atabiliyoruz; özgürüz. Kimse bir şey demiyor değil mi.
Mesela; istediğimiz yere aracımızı park ediyoruz. Yayalaştırılmış sokakları kapatıp kafamıza göre aracımızı bırakabiliyoruz, kimse bir şey demiyor değil mi ?
Mesela; canımız isterse yayalara yol veriyoruz. Sürekli kafatasımızın içinde “arkadan gelen versin” düşüncesiyle hızımızı bile kesmiyoruz..
Mesela; Kırmızı ışıkta geçiyoruz; bir şey oluyor mu ?
Mesela; Canımızın istediği gibi masamızı sandalyemizi kaldırama atıp müşteri ağırlıyoruz..
(şahsen en masumu da bu biliyor musunuz, en azından belli bir disiplin içinde gerçekleşiyor bu iş)
Mesela; kaldırımlara araç park etmek çok yaygın; maşallah duruyoruz ve gidiyoruz..
Mesela; istediğimiz elektrik direğine, istediğimiz durağın camına, elektrik panolarına ilan yapıştırabiliyoruz. Üstelik üzerinde telefonumuz da var ama kimse bir şey demiyor değil mi ?
Mesela; hiç utanmadan yere tükürüyoruz, kimse bir şey diyor mu ?
Demiyor..
Tüküren tükürdüğü ile kalıyor..
Mesela; isteyen istediği gibi kafelerinin önünü kapatıp alan genişletiyor, yayaların geçişini zorlaştırıyor kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; ambulans acı acı siren çalıyor, trafikte yol vermek için hiç acele etmiyoruz. Kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; köpeğimizi gezdirirken şak diye kaldırımın ortasına, bir evin duvarının dibine, yolun ortasına kakasını yapıyor. Ardımıza bile bakmadan gidiyoruz. Kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; rasgele her yere mama dökülüyor. Yemek artığı atılıyor, kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; trafikte sağa kontrollü dönüş izni veren ve yanıp sönen kırmızı ışığı sürekli geçebilirmişsin gibi algılıyor ve önümüzdekine atarlanıyor, korna çalıyoruz kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; şehrin bütün yolları langgır lungur kendine buradan pay çıkarması gerekenler bir adım atıyor mu aman vatandaşımın konforunu artırayım diyor mu ?
Demiyor..
Mesela; bazı restoranlarda Allahın sade maden suyu 50 ila 70 lira arasında satılıyor. Kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; aracımızla ters yöne giriyoruz ve kendi yolunda gelene geri gitmesi için baskı yapıyoruz, kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; Troya Caddesi’ni (Jandarma duvarının ve Küçük Sanayi Sitesi duvarının sırasında) kamyonlar, vinçler mesken tutmuş; otopark yapmış kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; sigarasını içen izmaritini yere atıyor üzerinde tepiniyor. Kimse bir şey diyor mu ?
Mesela; burnunu sildiği kağıt mendili rasgele yola atıyoruz kimse bir şey diyor mu; hadi demiyor utanıyor muyuz ?
Mesela; son yıllarda getirciler-paketçiler artınca sağımız solumuz scoteer oldu. Bunlarla ilgili trafikte bir çözüm üreten var mı; yolun bir kenarını motosiklet yoluna çevirmek gibi bir adım atılıyor mu ?
(haksızlık etmeyeyim, motosiklet kullananları eğitme konusunda Çanakkale Belediyesi adım attı ama trafikte de bir çözüm üretilmeli. Çünkü öyle ki; sağından solundan ortadan vızır vızır geçen motosikletler kendini tehlikeye atıyor)
Mesela; İnönü Caddesi, Atatürk Caddesi, Demircioğlu Caddesini düzensiz park eden araçlardan arındırsak bu üç cadde akışı hızlanacak ama bunun için kimse kendini sorumlu hissediyor mu ?
Mesela; şehrin her noktasından giriş asla heyecan verici değil; bunun için kılını kıpırdatan var mı ?
Mesela; Belediye Meclisi bir karar alıp bundan kelli otoparkı olmayan konutlara izin vermeyeceğiz, her inşaatın bir yapım süreci olacak, o süre içinde inşaat bitirilmez ise her gün için ayrı ceza yazılacak diye bir kaygı duyan var mı ?
Mesela; şehrin bir rengi var mı. Herkesin kafasına göre renk belirlemesi önlenemez mi; inşaat izni verilirken projeyi kim onaylıyorsa rengine de müdahale edemez mi. Cartlak renkler yerine soft renklere bezenmiş bir şehir daha güzel görünmez mi ?
Mesela; iskeledeki tuvaletler bedava olsa Belediyemiz büyük zarara mı uğrar yoksa halkına hizmet etmenin memnuniyetini mi kazanır ?
Mesela; şehirdeki ara yollar çift taraflı otopark gibi kullanılsa, ana yollar tamamen park eden araçlardan arındırılsa. Park yerleri çizilerek disipline edilse fena mı olur ? Kim yapacak bunu ? Açın bir ihale çizin, herkes cüzi miktarlarla kiralama yapsın. Mesela günlük bir lira gibi.
Mesela; her sokağın, her caddenin belli seviyesine kadar gönüllüsü olsun, haftalık rapor düzenlesin ve eksiklikler giderilsin. Vatandaşın nabzını tutsun, kapı kapı gezip fikir alsa fena mı olur ?
Mesela; canakkale.bel.tr resmi sitesinde bir gönüllülük kanalı açılsa; buradan hareketle birlikte yönetme lafı anlam kazansa fena mı olur ?
Mesela; 30 yıl önce olan halk ekmek niye yeniden olmasın. Bugün insanımızın buna ihtiyacı var. Üzerinde durmaya değer bir yatırım olur.
Elbette bu yazdıklarımın hiç biri olmayacak, birilerinin karşı çıkacağı şeyler değil. Öncelikli olarak bu şehrin düzensiz kafasına göre park edenlere dur demek gerekiyor. Yahu rasgele kaldırıma, yolun ortasına, orasına-burasına park edenlere söylüyorum..
Şehirde yaya olarak gezen sizin karınız, bacınız, ananız, çocuğunuz yok mu ? Engelli, çocuk arabalı kadınlar, hamileleri hiç mi düşünmüyorsunuz ?
Valla ben şahsen Belediye’den öyle şu yatırımı yapmak, bu yatırımı kazandırmak gibi şeyler beklemiyorum; hatta istemiyorum.
Yukarıda bir kısmına dikkat çekmeye çalıştığım şeyleri çözsün, disipline etsin yeter. Eminim her vatandaşımız temiz bir şehir, ağaçların kesilmediği, düzenli bir hayat sürebileceği ortam istiyordur. Bunu yaratacak olan da yerel yönetimler..
Ceza mı keseceksin kes kardeşim..
Ne yapacaksan yap. Bizim hayatımızı kolaylaştır yeter. Ne koca koca binalar istiyor insanlar ne yeni hiçbir anlamı olmayacak ve yapmış olmak için yapılan şeyler istiyor. Sadece hayatımızı kolaylaştıran ve konforumuzu artıran hizmetler bizi mutlu eder..
Velhasıl..
Şunun şurasında rahat, insanların birbirine saygı duyduğu, yayalaştırılmış temiz ve düzenli bir şehir istiyoruz..
Biz fazla mı özgürüz ?
Üzerine alınmak isteyenler, dikkate değer bulanlar..
Arz ederim..
Meraklısına:
Şu yukarıda gördüğünüz fotoğraf geçtiğimiz günlerde çekildi. Bir zeka özürlü bizim gazetenin kapısına öyle bir durmuş ki; sıfır. İçeriye giremiyoruz. Saygısızlık şehirde diz boyu özgürlükle karıştırılmış durumda.
Özgürlük istediğimiz yere durabilmek değil ki..