Bugün Emekli Meclisleri Sendikası aktivistlerimizden Ali Ersin Gür’ün Ankara Emekliler Mitingine dair değerlendirmesini paylaşıyorum. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Akli melekelerini yitirmemiş herkes, aynı yol, aynı güzergah ve aynı rotayı izleyerek farklı bir yere ulaşmanın mümkün olmayacağını bilir. Eğer ki her seferinde bu yol sizi aynı çıkmaz sokağa çıkarıyor ve aslında varmak istediğiniz yerin de orası olmadığının bilincindeyseniz o zaman yolunuzu, rotanızı ve güzergahınızı değiştirmeniz gerekir. Görünen o ki bazı emekli sendika yöneticisi dostlarımız, 28 yıldır aynı tempo ile kendilerini aynı çıkmaz sokağa götüren tünelden geçmeyi kanıksamış ve yaşamlarının bir parçası haline getirip alışkanlık edinmişlerdir. Bu arkadaşlarımıza önereceğimiz bir çok şey olsa da şimdilik sadece şunu hatırlatma sorumluluğunu duyuyoruz: Artık bencilce düşünme ve alana ilişkin mülkiyetçi anlayıştan vaz geçiniz. Başka bir örgütlenme ve mücadele anlayış ile formlar da mümkündür.
Geçen yıl da aynı arkadaşlardan bazıları yine aynı mekanda bir emekli mitingi düzenlemişlerdi. Katılım yine cılızdı. 16 milyon emeklinin yaşadığı bir ülkede düzenlenen merkezi mitinge sadece 1.200-1.300 kişi taşıyabiliyorsanız bunun ciddi bir fiyasko olduğu ve olumlu bir getirisi olmayacağını görüp şapkanızı önünüze koyup; “ben nerde yanlış yaptım” şarkısını mırıldanma zamanının geldiğini fark etmeniz gerekir. Bunu yapmazsanız, arasına buğday atılmamış değirmen taşları gibi kendi kendinizi yiyip tüketirsiniz. Bize göre emeğe ve emekliye yazık ediyorsunuz. Aslında yanlış daha işin başında “kap-kaç” mantığıyla miting kararı alınırken başladı. Bu mitingin örgütlenmesi amacıyla Emekli Meclisleri Sendikası da dahil on kadar sendika, dernek ve platform bir araya gelerek toplantılar düzenlemeye başlamışlardı. Bizim önerimiz bu toplantılara katılmayan diğer sendika, dernek ve platformlarla da görüşülüp ikna edilerek onların da sürece dahil edilmeleri ve böylece “dişe dokunur” nicel ve nitelikte bir ortak miting düzenlemekti. Tam da bu görüşmeler sürerken üç emekli sendikası bizleri ve diğer katılımcıları dışlayarak 10 Aralık’ta Miting kararı aldıklarını açıklamakla bu ortak çalışmayı sabote etmiştir. Bunun üzerine bazı dost sendikalar, mitinge katılmama kararı alıp bunu uygulamaya koydular. Emekli Meclisleri Sendikası ise tüm bu olumsuz tarzlarına rağmen eyleme katılma kararı almış ise de kortejimiz sloganlarla miting alanına girdiğinde anons edilmemiş, arkadaşlar defalarca tertip komitesine hatırlatmalarına rağmen bu tutum sürdürülmüş ve artık mitingin sonlarına doğru ismimiz lütfen! Anons edilmiştir. Daha ilginci kendisinin yetkili olduğunu söyleyen bir kişi, alanda bulunduğumuz yere gelerek; “siz tertip komitesinde yoksunuz bu yüzden pankart açamazsınız, pankartınızı toplayınız” şeklindeki müdahalelerini yadırgadığımızı da belirtmek isteriz. Mitingin nicel ve nitel olarak zayıf ve cılız geçmesinden kendimizce şu dersleri çıkardık. *Nitelikli eylem, ancak nitelikli bir örgütlenmenin ürünü olabilir. Eğer ki nitelikli bir örgütlenmeniz yoksa ve sırf üye sayısını şişirmek amacıyla kağıt üzerinden “naylon üyeliklerle” süreci götürmeye çalışırsanız, hayat ve sosyal pratik size izin vermez. Toplamda 60 bini aşkın üyesi olduğunu söyleyen bu üç sendikanın alana taşıdığı toplam kitle 1.300 kişiyi bulmuyorsa (ki biz ve kendiliğinde mitingi işitip gelenler de bu rakama dahildir) ortada ciddi bir problem var demektir ve acilen buna çözüm üretmek için yol ve yöntemler geliştirilmelidir.
*Günümüzde temsili demokrasiye dayalı hiyerarşik, dikey ve bürokratik örgütlenme modeli tarihsel misyonunu tamamlamış ve artık toplumun (emeklilerin) örgütlenmesi önünde ayak bağı oluşturmaktadır. Bunun yerine aktif eşit özneler arası ilişkiyi temel alan doğrudan demokrasi, doğrudan demokratik katılım, yatay örgütlenme ve meclis kültürünü temel alan yeni bir örgütlenme modeli geliştirilip yaşama geçirilmelidir. Emekli Meclisleri Sendikasının bu uğurdaki çabasını çok kıymetli buluyoruz.
*Bu miting; Emekliler alanında faaliyet gösteren 10 kadar sendika ve en az bir o kadar da dernek ve platform olmasına rağmen aslında 16 milyon emeklinin hala örgütlenmeyi beklediği, var olan örgütlenmelerin çok küçük hacimli ve deryada damla dahi olmadığı gerçeğini bizlere gösterdi. Örgütlenme konusunda bu kadar sayısal örgüt enflasyonuna rağmen ne yazık ki alanda ciddi bir boşluk ve örgütlenme ihtiyacı kendisini dayatıyor.
*Yaşam bir kez daha bizlere iç rekabet ve iç didişme yerine dostane dayanışma ve ortaklaşmayı öneriyor. Gerek farklı sendikalar arasında olsun gerekse herhangi bir emekli sendikasının kendi iç işleyişinde olsun kavga ve rekabet, emeklilere hiçbir kazanım getirmediği gibi sürekli kaybettiriyor. Biz ilk günden beri dışımızdaki tüm emekli örgütlerinin rakibimiz değil dostlarımız olduğunu söylememize rağmen, sesimizi bu arkadaşlara ulaştıramamış olmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Umarım dışımızdaki tüm emekli sendika, dernek ve platformları bizim bu mesajımızı anlayıp yanlışlarından vaz geçerler.
*Emekliler alanındaki bu çok parçalı duruma bir an önce son verilmelidir. Gönlümüzde geçen tek emekli sendikası olmasına rağmen, dışımızdaki yapıların duruş ve tavırlarından çıkardığımız nihai sonuç şudur ki en azından şimdilik bu mümkün gözükmüyor. Bu durumda tüm emekli sendikaları, dernek ve platformlar bir araya gelerek ortak bir federatif çatı veya platform altında toplanarak daha güçlü ve sonuç alıcı ortak eylemlilikler gerçekleştirebilirler.
Daha adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir toplumsal yaşam dileğiyle…