Bu hafta, yeni vizyona giren Dune serisinin ikinci filminden söz etmek istiyorum. Bir fantastik bilim kurgu. Türünün en önemli örneklerinden bir eser. Tabi ki öncelik olarak kitaptan söz etmeli. Frank Herbert'in bu seçkin eseri çok katmanlı... bir çok filme ve diziye de esin kaynağı olmuş. Yer altı kaynaklarından dolayı işgal edilmiş bir gezegen var ve uğrunda savaşlar yapılıyor. Bu evrende gezegenler arası ulaşım sadece bu gezegende bulunan baharat ile gerçekleştirilebiliyor. Ama yerliler için bir kutsiyeti ve ayinlerde kullanılan halüsinojen etkisi dışında bir öemi yok.
Film uzun süre çekilmedi ya da çekilemedi. Teknolojik imkanlar bu filmin çekilmesine ancak imkan vermiş olmalı. Kitabının ilk cildini yıllar önce okumuştum. Filmin ise aklımdaki kurguya, hayal ettiklerime ne kadar yakın olacağını haliyle çok merek ediyordum. Kurgulanan ve tasarlanan atmosfer gerçekten büyüleyici. İnsanın bulunduğu yere nasıl da uyum sağlayabildiğinin etkili bir örneği. Filmi izlerken aklıma hep Körfez savaşı geldi. Eser bir çok kültür gelenek ve inançtan nüanslar barındırıyor. Mehdi olarak kabul gören kahramanın merhaleler halinde mertebelere ulaşması doğu inançlarında çokça var. Tasavvufta derviş bu safhaları çileler çekerek aşar. Ve en üst mertebeye ulaşır. Ulaşınca da gaipten haberdar olur. Tıpkı filmdeki Lisanül Gayb (gaipten haber veren) gibi. Filmin kahramanı poul’ün bu sırasıyla kendisinde meydana gelen gelişim ve değişimi. Baş rol oyuncusu Timothee Chalamet çok başarılı bir şekilde oynamış. “Başkalarınca canavar ve tehdit unsuru olan, bazılarına göre peki ala kutsal ve yararlı olabiliyor”. Bu da filmin başka bir alt metni... Fantastik evrenleri her zaman sevdiğimden olsa gerek o dünyada ve Fremenler’le birlikte olmak istedim. Uzun olduğu halde bitmesini istemediğim bir film oldu. Sadece bir yerde hep aynı klişenin işlendiğini görmek beni biraz rahatsız etti. Böylesi güzel bir kurgunun baş kahramanının filmin sonunda kurbağa prense dönüşmesi çok sevimsiz. Kanımca başarıya giden ulvi yolda kadının, aşkın ve sevginin rolünü anlatmanın daha estetik ve etkili yolları bulunabilirdi. Her şeye rağmen okunması gereken bir eser ve seyredilmesi gereken bir film. İyi seyirler diliyorum. Hoşça kalın