Sonra mor salkımlar açar, buram buram kokular sarar her yanı. Gelen geçeni cezbederler göz alıcı renkleriyle. Ilık nisan ayında bir gündüzdür. Güneşte kalsan terler, gölgeye geçsen üşürsün. Isınmayı bilmezsen aslında her zaman üşürsün. Dışarıda gördüğün, duyduğun her şeyi, olumlu olumsuz zihninde taşırsan çöp kamyonuna benzersin. Seni unutanları, gözden çıkaranları, beslenmek için olumsuz yönlerine odaklananları oldukları yerde bırakıp gülüp geçmezsen yorulursun. Kendi kıymetini bilmeli, önce sen kendine saygılı olmalı ve kendinle güzel konuşmalısın. Bak her yerde çiçekler açmış. Gelincikler, yaban laleleri, papatyalar gırla... zaten sana benziyorlar. Aslında her şey, her şeye benziyor. Kaynağı yıldız tozu çünkü. “İnsan doğduğu yere benzer, görüyor musun ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet abi” dememiş miydi şair. Demişti elbet. Tüm bunları kendime bir nasihat gibi söylerken akşam oldu. Şimdi bir deniz kenarına gidip yeşilden laciverte giden suyun, dibindeki taşları seyredecek bir kıyı bulmalı. Şehrimizde bundan bol ne var?+ Dostları aramalı. Onlarla geçirilen harika bir günün yerini ne tutabilir ki?
Bunları düşünürken buluştuk bir dostla. Konuştuk oradan buradan. Bazen sustuk. Susarken de sevinçliydi içimiz. Geçirilen her vakit kıymetli ve anlamlıydı ne de olsa. Sonra düşündük de neden “güzel vakit geçirdik diyoruz ki” diye keşke geçmese vakit öylece dursa. Bundan böyle “An paylaşmak, bir parça yaşam paylaşmak” demeye karar verdik.Bayram çocukları gibi biz de bayram yaptık en güzel günümüzü. Zaten her günümüz en güzel günümüz değil miydi? İstediğimizi yedik içtik. Sevdiğimiz kıyafetlerimiz de üstümüzde... dakikalarca bir biranın aromasını tanımlamaya çalıştık. Eee en kötü günümüz böyle olsundu...dostlarınızı ihmal etmeyin. Kalın sağlıcakla.