Derken eylül geldi. Bir durgunluk ve garip bir boşluk ayıdır eylül. Hiç hesapta olmayan kişilere rastlarsınız. Beklenmedik sağanaklarla gelen bir telaş, bir müşkülpesentlik sarar her yanı. Dilenciler, işsizler, evsizler daha da çoğalırlar sanki. dağınık kahvehane bahçelerinde tozlu sandalyelere yapraklarla birlikte yalnızlıklar da birikir. Kaldırımlardan ve yağmurdan bahseden şiirlerin neredeyse hemen hepsi eylül sancısıyla yazılmıştır. Özlemler öyle çoğalır ki zaman tanımaz bu ayda. Tam da unutuldu derken yüreğe sökün eden buruk sancı eylüldendir. Eylülden bahseden şarkılar kırık dökük olur. O şarkıyı söyleyen sanatçının sesi kendisi isteme se bile hırıltılı, kederli, dramatik ve ağlamaklı olur. Bu yüzden dinleyenleri de ağlatır. Daha çok da içine ağlar dinleyenler. Çünkü b hüzünleri ve özlemleri nedendir bilinsin istemezler. Çünkü birisi kalkıp soracak olsa verecek cevapları yoktur.
Evlerde daha çok temizlik yapılır eylül ayında. Tenhalar, köşe bucak bir türlü düzene girmez nedense. Esnaflar her eylül geldiğinde mekanlarında yenilik yapmak isterler. Bir çoğu yapamaz. O kadar çok aklından geçirir ki yenilik yapmayı. Yaptığını sanıp eylülde geçen zamanın hilesine oyuna alınmayıp büyüklerin ardında koşup duran bir çocuk gibi kanar. Okullarda eylül hiç bir yerde kokmadığı gibi kokar. Önlük, silgi toz, tebeşir değildir sadece bu koku. Öyle olsaydı herkesin o günlere ait acıklı anısı arı mayalı silgi kokusuyla eylüle siner miydı hiç?
Takvimler eylül gelince hızlanır sanki. Köy kahvehaneleri eski takvim kokar. Bütün bir yılı bitirmeye az kaldığından mıdır yoksa ıskalanmış güzide zamanın ziyan olmuş tortusu mudur kokan bilinmez. Ancak, kendilerine ayrılmış köşe başlarında bıkıp usanmadan istikrar abidesi gibi elinde bastonuyla oturan yaşlılara her zamankinden daha fazla adres sorulur bu ayda. Bir yer sormak için değil de daha çok kaybolma hissindendir bu.
Turşular... eylülün vazgeçilmezleri... arda kalan başka işe yaramayan sebzelerdir hepsi de. Öyle bir aromayla sarmalar ki her bir sebzeyi eylül. Bir özellik kazanır hepsi. Sanki geriye kalan döküntü sebzeler değil de çiçeğinden turşu olmak için çıkmış sebzeler gibi püri pak olur hepsi. Bir de hayat turşusu vardır. En verimli, genç çağlarını, tüm enerjilerini sistemin çizdiği uğurda harcayıp sonra yaşlanınca kazandığı parayı harcamak isterken yıpranmış vücudundan, takatsizliğinden yakınanlardan söz ediyorum. Hayata çok bağlı olanlar ölmeyeceğini düşündükleri için her türlü heveslerini sonraya, emeklilik zamanına bırakırlar. Eylül bunların hepsini bilir. Herkes biriktirmeye eylülde başlar çünkü. İstifçi gibi yaşanmamış hayatlarını biriktirenler pişmanlıklarını gene eylülde fark edeceklerdir. Öncede ve sonra da değil de şimdi de yaşayabilmemiz dileğiyle... her şeye rağmen eylül güzeldir. Tıpkı diğer tüm aylar gibi. Hoşça kalın