İlk kez arkadaşlarımı azaltmaya karar verdiğimde yirmilerimdeydim. Azaltmak söz konusu olduysa arkadaşlarım da değillermiş aslında. Senden bahsetmelerine, üstelik benim hiç konuşamayacağım derinlikteki şeyleri öylece sıradan, ulu orta konuşmalarına gücenmiştim önce. Sonra sınırlarım olduğunu fark ettim. Olması gerektiğini de sonradan öğrenecektim. “Daha da öğreneceğiz nasılsa” diye geciktiremeyeceğimi de öğrendim. Çünkü en önemli varlığımız ve sermayemiz olan zaman geçiyordu.
Sıradan, çokça sıradan insan vardı. Şüphesiz sıra dışılığı göze alamadıklarından ve ötekileştirilme korkularındandı bu. Önceden beri cesur bir çocuktum. Bir şeyleri göze ala bilirdim. Her ne yaparsam yapayım bu, özel ve ilham veren bir şey olursa hayata karşı bir nosyonum, amacım ve tatmin duygum olur diye düşündüm. Bir şey zor mu? Çok mu zor? O kadar mı zor? Daha da mı zor? Benim için teferruat oldu her zaman. Kaygı yapmadım mı? elbette kaygılarım oldu. Panik ataklar, anksiyeteye bağlı somatik semptomlar...
Bazen hayal kırıklıkları... özel ve güzel hatta herkese gerekli bir şey... Sıradan, sıkıcı şu hayata karşı bir tatlandırıcı yaptığınız halde çirkefliğin, şarlatanlığın, manüpülasyonun , istismarların art niyetlerin buraları da işgal ettiğine tanık olmak kimi zaman gücendirse de beni yolumdan dönmedim. Yalnız, bu gücenmeler hafife gelmez. Birikirse dönüşü olmaz bende genellikle. Hiç beklenmedik yerden çok farklı bir duruşla karşılık veririm genelde. Maviyi sormuştun. Neden mavi diye. Renk değil de sanki bir tavır, bir gelenektir mavi bende. Yakın bir arkadaşım çok iyi bilir. “Nereye gitsen oranın şiirini söyleyen resimler yaparsın” der. her zaman. Tepkim de bir refleks değil tavırdır bende. Böyle güzel resim yapmak nasıl bir his deyip de ilk okul sıralarına yollama beni. Her zaman güzel olmaz bir resim. Bazen korkunçtur. Bazen de itici. Arkaya koyduğum koyu fondan da karakter tahlili yapmaya kalkma. Öyle fal bakar gibi... bazen sadece zıtlıktır veyahut boşluğun resmidir. Ha! aklıma gelmişken anlatayım. Akademideyken bir hocam, bir tablom için “burası çok boş kalamamış mı” diye sormuştu. Ben de “orası boş değil ki hocam, boşluk var orada” diye muzip bir cevap verince gülerek ikna olmuştu. O günler epey geride kaldı. Neyse, gene de sorduğun sorular için teşekkür ederim. Başka soruların da varsa? seve seve yanıtlarım. Yalnız bundan sonrakiler, daha zor yerlerden olursa iyi olur. Zira bir çok şey zorlaştı. Biz de uyumlu olalım öyle değil mi?