Gecikmiş yağmurlar başladı. Bu mevsim geçişlerinde, her zaman sel getirir yağmurlar. İncirler ağızlarını açarlar yağmurla birlikte. Tohum dökmek için. İçine doluşan sinekler incir mevsimini bitirir. İncirlerin yavaştan tadı kaçar. Güz kendini göstermeye başladıkça sebzeler güneşten aldıkları son ışıklarla göğerir. Alaca güzleme rengini alır. Tam da kışlık turşu yapma zamanı. Tezgahlarda Son döküntü, küçüklü büyüklü, öbeklenmiş sebzelerin turşu için ayrıldığı hemen anlaşılır. Koyun çobanları gece otlatmasından gündüze geçerler. Arada da ateş yakmak isterler. Az sonra zeytinler olgunlaşır. Zeytin hasadında budamadan geriye kalan çalı çırpılar yakılıp oluşan köz üstünde ev ekmekleri kızartılır. Güzleme domateslerden yapılan bol zeytin yağlı çoban salatalarıyla yenir. Köknarların ağır olgunlaşmış gök yeşil çam sakızı yüklü fıstıklarının kokusu baş döndürür. Bir ateş kenarına bırakılırlar usulca açılsınlar da fıstıkları meydana çıksın diye. Tek tük dökülmeye başlayan yaprakların bazen bir rüzgar takılır peşlerine. Bazen de küçük su birikintilerinde kararıp solgunlaşırlar. sonra da çürürler. Üstümüz başımız uzun kollu olur biraz sonra. Sabah çayları daha bir sıcak, daha bir koyu olur. Doğa bir mücadele, bir savaş verir. Yeni bir döngüye hazırlanmak için kaybolurken yeniden var olma savaşı... “sizi durmadan kendine benzetmeye çalışan bir dünyada kendin kala bilmek, verilen savaşların en çetinidir” demiş. Bir bilge. İnsan bu mücadelenin hiç dışında kalır mı?
Bu mevsimlerde ne yapmalı. Uzun süredir aklımda olan kısa bir tatilin tam zamanı. Bunaltıcı sıcaklar azalınca tatilciler de deniz tatilinden ören yerleri gezilerine çevirirler rotalarını. Çanakkale bunların ikisi için de çok uygun. Troya festivalinden sonra şimdi de Kültür yolu festivali var. Bu gibi etkinliklere her zaman ihtiyaç oluyor. Ancak bu yılki etkinliklerin altı çok dolu olmadığı gibi. Kıymetli gösterilerinde çakışması katılımcı halkı ikileme sokuyor. “Acaba hangisine gitsem, Bunlar ayrı zamanlarda olsaydı ne güzel olurdu” diye. Tabyalar çok iyi ve yerinde bir nokta. Hem merkezi hem de geniş. Yürüyüş alanı olarak da çokça tercih edilen bir yer. Orasının restore edilip hem müze hem de park olarak kazandırılması son zamanlarda şehrimize kazandırılan en önemli değerlerden biri. Kilitbahir kalesindeki konserler ya da gösteriler de yer olarak seçici kişilere hazırlanmış. İzleyenlere de mistik bir ortam sunuyor. Anadolu ateşi de bir o kadar değerli. Bakalım hangisini tercih edeceğiz. Bu kez bir de resim sergisi olması sevindirici. Devrim Erbil’in resimlerini yakından inceleme fırsatını bulacağız. Bu gibi sanatsal etkinliklerin daha fazla olmasını temenni ediyorum. Herkese iyi seyirler. Selametle...