Sabah uyandığımızda, dış dünyada gördüğümüz şeyleri normal olarak algılamak bir yanılgıdır, insan objektif olarak çocuk gözlerle bakamadıktan sonra şartlanmıştır. Platondan Foucoult’ya kadar bir çok filozofun dediği tam da budur aslında. Yaptığım okumalardan birinde kişisel gelişim bağımlılarını eleştiren psikolog, bir komedyenden naklederek şöyle diyordu: “Vücudumun en önemli ve güzel yerinin beynim olduğunu düşünüyordum, sonra bana bunu kimin düşündürdüğünü düşündüm” Her şeyin algı ve marka niteliği olarak algılandığı günümüz yaşam üslubunda “değerli” olan şeyler daha bir fark edilir oldu. Yapay zekanın, makina öğrenmesinin ve sanal kavramların şekillendirdiği günümüzde, yaratıcılık ürünü ve doğal olan önem kazanmaya başladı. Picasso’ya komşusu “kapınızı açık bırakmışsınız tablolarınız çalınır” demiş. Picasso da Sorun olmaz çünkü onları henüz imzalamadım demiş. Sanat ürünü ve niteliği değil de onu yapan kişi önemli olduysa popülerlik, algı ve marka değerinden söz ediyoruz demektir. Kendisinin bizzat düş gücü ve kurgu olduğu bir sanat ürününe izleyicinin de kendi kurgusunu, vizyon ve özel deneyimini katmak istemesine şaşmamalı. İnsan evladının her dem ayyuka çıkmış, marjinal ve uç şeyleri fark ettiğini düşünecek olursak absürt performansların ilgi çekmesine şaşmamalı. 8-10 yaşlarında bir çocuk resim sergisi gezerken, natürel resimler izlediği halde babasına rast gele boya fırlatan ve muzu bir satha bantla yapıştırılmasından söz ediyordu. Oysa resim iki boyutlu bir şeydir. İyi bir tablonun bir çok da makul örneği vardır. Çocuk, yapıştırılan muzu heykelle ya da yerleştirmeyle değil de resimle ilişkilendirmişti. Gene de sanat adına yapılan pentürel bir işin bir çocuk tarafından bile fak edilecek kadar popülerleşmesi dikkate şayan bir durum.
Birisine sanattan hele resimden söz ederseniz size ya TRT de bir zamanlar program yapan Bob Roz’dan (kıvırcık adam) veya vangogh’un kulağını kesmesindenn söz ederler. Biri tutup da Gougoen filan derse onunla konuşmak istersiniz. Sıradan bir beklentinin üstüne çıkmıştır ne de olsa. Farklı olmayı, birikimli olmayı toplulukta prim yapan sosyal medya bilgilerini paylaşmak diye düşünen günümüz gençliğinin dikkatini çekmek için duvara bantla tutturulmuş muz benzeri, saçma, ayırt edici özelliği, yapay zeka algoritmasına düşmemiş bir şey yapmanın gerekli oluşu arzla değil de taleple ilgili bir şey olduğunun göstergesi. Sanat da ayrıca talep edilen şeyin peşine düşünce sanat olmaktan çıkmış demektir. Peki ne yapmalı... Bu örnekler bize; sanat günümüzde ne kadar kişiselleşse de belli ilkeler barındırması, genel geçer bir çıpası olması gerektiğini gösteriyor. Söz Gelimi temel tasarım ilkeleri bunlardan biri olabilir.
Hiç kimsenin bunu meta öykü veya üst anlatı diye ötelemeye cüret etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde bu bilgileri vermek amaçlı kurulan güzel sanatlar üniversitelerinin hiç bir anlamı ve önemi olmazdı değil mi ama. İletişim amaçlı ortaya çıkmış yazı, sanat gibi kültür gereçlerinin giderek insanları neden bir birlerinden uzaklaştırdığını irdelemeye çalıştığım yazılarım devam edecek. Hoşça kalın