Kendimi ağaçların, yeşilin ve doğanın koruyucusu ilan ettim; etmedim de öyle bir hisse kapıldım. Neden dersen meğer Halk Bahçesinde yapılan kabaklamanın çok ötesinde bir katliam yapılmış.
Devlet Hastanesi bahçesinden; Karayolları 142. Şube Müdürlüğü bahçesine sınır olan, insanların araçlarını park ettikleri yerdeki koca koca çamları kökünden kesmişler. Hem de hiç acımadan..
Kim verdi size o ağaçları kesme hakkını..
Siz mi diktiniz ki; kendinizde kesme yetkisi buluyorsunuz.
Neden durduk yerde böyle bir katliama imza attınız; yoksa orada bir şeyler yapmak için alt yapı mı hazırlıyorsunuz.
Ben kesin olarak kanaat getirdim ki; kamu ağaç sevmiyor ama yazın gölge arıyor.
Ne yaman çelişki değil mi ?
Ben Vali olsam, (benimki de ne benzetme oldu degil mi) Belediye Başkanı olsam (eyvaah bir de belediye baskani ha) veya bir kurumun müdürü olsam ( yok artik.. onu da olma canım) ağaç kesme işini; en küçüğünden en büyüğüne kadar yazılı izne bağlardım.
Derdim ki; “Kardeşim hiç kimse her ne sebeple olursa olsun tek bir ağacın dalını bile kesemez, kesilecekse o benim yazılı iznimle olacak..kesilmesi istenen ağacın gerçekten zorunluluğuna ikna olursam izin vereceğim. Hiç kimse bana ağaç kesmek için gelmesin..”
Hastane bahçesindeki çam ağaçlarının doğrandığını görmek içimi acıttı..
Utandım; bunu yapanların acımasızlığı v sorumsuzca verdikleri karardan ben utandım..
Kendi kendime dedim ki; “Yıllardır ağaçların kesilmemesi için yazı yazdın, sonuç mu arıyorsun al sana. Duvara konuşsan dile gelir utanırdı..”
Devlet Hastanesi bahçesine İnönü Caddesine açık olan kapıdan gir ve kapalı olan ama bir zamanların Acil Servisine doğru yürü. Sağlı sollu kesilen koca koca çam ağaçları vallahi billahi içini sızlatacak.
Bu ağaçların kesilmesi kararını veren kişiye – o kimse – soralım.
Neden kestiniz; mantıklı bir şey söyleyin biz de ikna olalım, sizin kadar içimiz rahat olsun.
Tek soru..
Neden ?
Ağaç sevmediğimizin ispatı..
İnönü Caddesi ile Atatürk Caddesini birleştiren, eski hastanenin içinden geçen – yayalar için – yoldan yürü. Tam Atatürk Caddesine çıkacağın sırada sağda geçici bir prefabrik bina yapıldı. İşte o binan yapıldığı yerde ne vardı hatırlıyor musun ?
Yukarıdaki fotoğraf 2013 yılına ait. Çanakkale Meyve Yetiştirme ve Üretme yazısının bulunduğu alana odaklanmanızı istiyorum. Şimdi bakalım ne olmuş.
Unuttuysan ben hatırlatayım..
Orada yıllan önce ağaç sevgisi olan birinin vesile olup diktirdiği fıstık çamları vardı.
Bu da 2021 yılına ait. Nasıl yıllar önce dikilen fıstık çamları büyümüş, serpilmiş maşallah. Bir anlamda o alan bu çamlar sayesinde korunmuş. Biraz daha ilerleyelim.
İşte o çamların yerinde şimdi geçici bir prefabrik bina var.
Soru şu olsun.
“Hiç başka yer kalmadı, oradaki gencecik fıstık çamlarını söktünüz ve yerine şak diye bu prefabrik binayı oturttunuz..”
Bu da 2023 yılına ait uydu fotoğrafı. Nasıl, güzel değil mi. Şak diye çam ağaçlarını sökmüşüz ve yerine tak diye prefabrik binayı oturtmuşuz.
Vallahi pes..
Ben bazı yerler için, parseller için, binalar için karar vermeden önce mutlaka bu şehrin asıl sahipleri vatandaşlarımızın da fikrinin alınmasını istiyorum.
İsteyenin bir yüzü kara..istiyorum.
Bir bilmecem var çocuklar..
Yeri gelmişken; hazır mesele Tarım İl Müdürlüğünden açılmışken bir konuya daha temas edeyim.
Tarım İl Müdürlüğü binası çürük çıkınca yıkıldı. Yerine yeni inşaat başladı.
Bilmece de tam bu noktada başlıyor.
Bilin bakalım Tarım İl Müdürlüğü Binası önünde yapılmış olan ismini şimdi tam hatırlayamadığım bir Kooperatifçilik üzerine faaliyet gösterecek camekanlı kondu vardı.
Nerede bu camekanlı kondu..
Hayatını şimdi nerede sürdürüyor; işlevini yerine getiriyor mu. Açıldı mı, faaliyetleri arasında ne var, ne alıp satıyor biliyor musun ?
Bilmediğim için soruyorum..
Şehir için, harcanan emekler için zerre kaygı duymayan insanların karar verici noktada olması beni çok üzüyor; hatta sinirlendiriyor. Bu da benim konforumu bozuyor.
Bu söylediklerimi not et. O yerlerden geçerken bak çünkü bu şehrin sahibi sensin. Yöneticilerin kafasına göre hareket etmesini ancak toplumsal bakış engelleyebilir. Yönetici dediğin bugün var yarın yok.
Eee ne olacak şimdi ?
Asıl sorun ne biliyor musun; yapan yaptığı ile kalıyor.
Bir yandan yangınlar, bir yandan “ağaçları kesmek için yanıp tutuşanlar..”
Bir de en çok şunu merak ediyorum.
Halk Bahçesinde ve Devlet Hastanesi bahçesinde kesilen ağaçları kamyona yüklesen taşımaz; hatta birkaç kamyon olması lazım.
Ne yaptınız bu ağaçları. Orman’a mı sattınız, sobada yaktınız mı ?
Eskiden kalorifer kazanında falan yakılıyordu, biliyorum. Artık kazan da kalmadı; vallahi merak ediyorum. Onca ağacın gövdesi nasıl değerlendiriliyor ?
“Bu ağaçları Cengiz Holding kesti desem yine susar mıydınız ey Çanakkale” diyesim var.
Hadi kalın sağlıcakla..