Başlığı biraz açayım; sonra festivaller fırtınasına devam edeceğiz.
Yazılarımda hep bahsettim; “kardeşim festival yapıyorsunuz ucundan kıyısından yerel sanatçılara yer verin, desteğinizi görelim” diye..
Ne oldu ?
Hiç..
Çünkü biz yabancı seviyoruz..
Büyük ve ünlü seviyoruz..
Ben bu meseleyi şöyle açıklıyorum.
Deniz kenarında yaşayanlar her gün denize girmez. Nasılsa elimin altında istediğim zaman girerim psikolojisiyle hareket eder. Denize kıyısı olmayan yerden gelenler maşallah allahın her günü denize girer..
Nasılsa yereller elimizin altında; bakarız, hallederiz..
Daha önce yazdım; zor olan yerel olmak ve kalabilmektir.
Al sana Troya Festivali..
Yerel olarak yola çıktı; şak arkasından hemen Uluslararası Troya Festivali oldu. Oldu da ne oldu; dünyayı mı sarstık.
Yerellik önemlidir.
Yerel kalabilmek daha da önemlidir.
Bu nedenle hep diyorum; yerel yönetimler şehrindeki sanatçılarına, yazarlarına, çizerlerine; söyleyecek sözü olanlara kapı açmalıdır. Onları desteklemeli ve yeni fikirlerin fitili ateşlenmesine olanak tanımalıdır..
Yok..
Böyle bir alışkanlığımız yok..
Çabamız da yok..
Kültür Yolu Festivali de yakında Uluslararası olursa şaşırmam..
Küçük bütçelerle yerelde çaba sarf eden, burada var olmaya çalışan sanatçılara; keza seramik konusunda pek çok insan üretkenliğini paraya çevirmek için emek harcıyor. Yap kardeşim seramik festivali..
Şarap festivali yap..
Eceabat şarap üssü oldu..
Meraklısına:
Sosyal Medya çok konuştu. Şu bizim şarap üreticisi; Suvla’nın patronu İstanbul’da bi restorana gitmiş de 260 liraya sattığı şaraba 3 bin 300 lira ödemiş. Maşallah o hangi restoransa fiyatı 10’a katlamakla kalmamış daha da ileri götürmüş. Ellialtı hemen fabrikayı aramış ve satış fiyatını öğrenmiş..
Bak sen şu işe..
Hadi bu restoran K.. şarabını astronomik fiyata satıyor. Peki sayın Ellialtı’nın Kanyon’da ki Suvla restoranında ne kadarmış bu şarap. Heyecanlanma orada da fiyat kazık; üstelik mantar parası alınıyormuş. En ucuzu 880 liradan başlıyormuş. Sadece o olsa iyi; neyse bu konuyu başka bir yazıda anlatayım. Suvla maşallah memleketimizin toprağından ürettiği ile cebini dolduruyor ama şehrin sosyal hayatına bi katkısı yok; hatta neyse burada bi nokta koyalım ve festivale dönelim..
Bozcaada yeniden şarap üreterek bağların canlanmasına şans tanıdı..
Mesela..
1994 yılından beri Gelibolu Yarımada’sında kaç yangın çıktı. Kaç hektar yer yandı. Neredeyse son yangınla birlikte yanacak yer kalmadı..
1994 yılının yazıydı.
Yarımada’da öyle bir yangın başladı ki; 18 Mart tepesinden seyredildi. Günlerce yandı. Orman Bölge Müdürü Talat Göktepe yangın kapanında kalarak şehit oldu. Sadece o yangında 4 bin hektarın üzerinde alan yandı. Sonra yine yandı. Başka bir yıl yeniden yandı. Geçen yıl yandı. Bu yıl yandı. Yarımada; sürekli yandı ve artık yanacak yer kalmadı. Dünya, kara turizmine ilgi gösteriyor; Gelibolu Yarımadası bu noktada çok önemli avantaja sahip.
Dünya gözünü Mezar Turizmi, Soykırım Turizmi, Nükleer Turizmi, Felaket Turizmi, Hapishane ve İşkence Turizmi ve Savaş Turizmine dikmiş durumda. Bu turizm sektörü son yıllarda dikkat çekici şekilde artıyor ve ilgi görüyor..
Yarımada yangınları her yıl bu kara turizminin çok önemli merkezine zarar veriyor.
Gelibolu Yarımadası yangınlarında yanan alanın 7-8 bin hektarı geçtiği dillendiriliyor. Bu 10 bin futbol sahası büyüklüğünden daha fazla alan demek.
Geleceğin turizm sektörünün kara turizm olduğunu söyledim. Biz kara turizmin önemli bir destinasyonu olacak olan Yarımada’yı koruyamazsak elimizden kayıp gidecek. Burada en tehlikeli tehdit yangın. Elimizde kalanı titizlikle korumak için Yarımada’nın kendine ait söndürme araçları olmak zorunda..
Alan Başkanlığının bütçesi muhtemelen milyarlarla ölçülüyordur. Öyle olduğunu varsayarsak; yangın söndürme parkını güçlendirmesi – mesela hiç yangın söndürme aracı var mı alan başkanlığının – ve bu alanın korunmasında ilk el olması zorunluluktur.
Yarımada cayır cayır yandı; Alan Başkanlığı seyretti..
Şimdi..
Dünkü yazımda; hem Troya Festivalinin bütçesini hem Kültür Yolu Festivalinin bütçesini sormuştum. Cevap gelmeyeceğini bile bile sordum. Biz tarihe bir not düştük. Paşa gönülleri bilir, ister açıklarlar ister evlerine götürürler.
Dün akşamüstü bir yere uğradım..
Mesela Troya Festivalinde vatandaşımızı coşturan (!) Cem Adrian’ın kaşe fiyatı nedir diye sordum.. Dolarla yazayım da fiyat güncel kalsın. Yuvarlak hesap 50 bin dolar; 1 milyon 500 bin lira civarı diyeyim.
Mesela Köfn yaklaşık 15 bin dolar. Yani 500 bin lira civarında.
Kültür Yolu Festivali’nin sanatçılarına bakalım..
Murat Boz; 30 kişilik ekip ile geliyormuş ve kaşe fiyatı 75 bin dolar.mış. Bizim parayla 2 milyon 500 bin lira. Başka bir yaklaşımla dakikasına 20 bin lira almış. Biraz daha ilerletelim ve Murat Boz iki saatlik sahne performansı sırasında saniyede 350 lirayı cebine atmış..
Bunlar güzel paralar..
Devam edelim..
Derya Uluğ 14 kişilik ekibiyle geliyormuş ve fiyatı 40 bin dolar civarında; yani 1 milyon 300 bin liracık.
Gazapizm 13 kişilik ekip ile geliyormuş ve fiyatı 1 milyon 750 bin liraymış. Yani 53 bin dolar.
Ebru Yaşar’a bakalım. Onun kaşe fiyatının 1 milyon 600 bin lira olduğu söyleniyor. Dolar üzerinden gidersek yaklaşık 48 bin dolar.
Gökhan Türkmen’in fiyatı biraz daha makul görünüyor. Kaşe fiyatı bir milyon liraymış. Dolarla söylersek 30 bin dolar.
Hadi Berkay’ın fiyatına da bakalım ve bu “kaşe fiyatı” meselesine nokta koyalım. Berkay 2 milyon liradan çıkıyormuş. Yani 60 bin dolar.
Şahsen ben; hemşerimiz sevgili Zeynep Bastık’ı bu festivaller fırtınasına davet ederdim..
Zeynep’in fiyatı evet yüksek; 2 milyon lira ama kendi doğduğu, yürüdüğü, havasını soluduğu şehrin etkinliğine muhtemelen maliyetine; hatta bedavaya bile gelirdi.
Bilmiyoruz; belki bu sanatçılarımızın özel istekleri, konaklamaları, ulaşımı falan derken fiyatlar nereye fırlamıştır orasını var sen düşün..
Herhalde ağzımı büzüşümden Ömer diyeceğimi çoktan anlamışsındır..
Bu festivallere harcanan paralara bakınca gözümün önünden şehrimizde yanıp tutuşan ormanlar akıp gitti..
Yerel sanatçılara fırsat tanınsın; onları gözardı etmeyin.
Bütçenizi açıklayın. Bizim paralarımızla yaptığınız hovardalığın bedelini bilmek istiyoruz.
Biz kendi değerlerimizi görmezden gelirken yabancı seviciliğinde maşallah zirve yapıyoruz..
“Biz” derken siz..
Hoş başka şey de söylerdim ama yazı uzun oldu; bitirelim..
Şeffaflık..
Kiminle vals yaptığınızı görmek istiyoruz..
Çok deli paralar dönüyor çokkkkkk
Κύριε Αχμέτ, έχετε πολύ δίκιο, σας συγχαίρω.
Yazık yazık paralara bakın bee
Ahmet Abi evlilik düşünür mü acaba?
Çanakkale'de o kadar çok ses var ki.İskelede bağla..Çanakkale'de o kadar çok ses var ki.İskelede bağlama çalan mı dersin, geceleri barlarda çıkanlar mı dersin, evinde profesyonel müzik yapan mı dersin.Festivalden önce bu insanları bir araya toplayarak bol provayla "kardeşim alın size konser imkanı" diyerek 10 numara 5 yıldız yerel sanatçı çıkartırsın daha uyguna, çıkanlarda seslerini duyurabilirler.Ayrıca şu konserlere sandalye olayını da bi bırakın artık sayın halk bu nedir be kardeşim pikniğe mi gidiyoruz konsere mi?